Sebep ve neticesi bakımından bakıp incelenirse hiçbir milletin tarihinde 30 Ağustos gibi özel ve anlamlı bir güne rastlamak mümkün değildir.
O günün şartlarında 30 Ağustos’ a bakmak gerekir. Birçok yeri işgale uğramış, orduları dağıtılmış, ekonomisi bitik, aç perişan bir Anadolu var. İçerde konumlarını muhafaza için saltanatlarının devamı için her türlü entrikaya boyun eğen yerli işbirlikçiler mevcut. Öbür tarafta ise yüzlerce kilometre ötelerden gelip emperyalist emelleri için savaşan üstün güce sahip işgalciler.
Bir kısmı Antalya’dan Güney Doğu Anadolu’ya uzanan bölgeleri işgal etmiş. Orta Anadolu’nun büyük bir kısmı, İzmir’den başlayan Ege Bölgesinin önemli bir bölümü, Trakya ve o devirde dahi gizli emellerinin baş şehri gördükleri İstanbul gibi pek çok yer işgal altındadır. Gizli, çirkin emelleri ve hayalleri olan SEVR gerçekleşmiş durumdadır.
Koskoca bir imparatorluk çökmüş ve bitirilmiş. Buna rağmen geçmiş altı yüz küsür yılın intikamını almak için taş taş üzerinde bırakmama hayali ve emeli içinde olan emperyalist güçlere karşı istiklal ve onurları için çalışan yediden yetmişe tek vücut olmuş Anadolu insanı…
Bu onurlu çıkışın önderliğini yapan “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Ulu Önder Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır.
Mustafa Kemal, “Hattı Müdafaa yoktur, Sathı Müdafaa var. O Satıh vatanın bütünüdür.” Slagonu ile tek tek düşmanı yenerek ulus olarak bağımsızlık zaferine gidilmiştir. İşte bundan 91 yıl önce 22 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’de biten zorlu mücadelenin sonucunda Afyon Kocatepe’ de göğüs göğse süngü mücadelesi ile vatan toprağı işgalden temizlenmiştir. Ordularının başında bizzat bulunan Kemal Atatürk 30 Ağustos sabahı ilk ışıklarla birlikte düşmana öldürücü darbeyi vurdular. Bu kader değiştiren önemli savaşa onun için “ Başkumandanlık Meydan Muharebesi” adı verilmiştir.
En son 6-7 Eylül İzmir’in işgalden kurtarılması ile Sevr Anlaşması bir paçavra gibi yırtılıp atılmıştır. Sevr hayallerinin sonu olan 30 Ağustos Zafer Bayramı onur Antlaşması olan Lozan’ın sebebi olmuştur.
Çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek, asker, sivil ve bugünkü coğrafi nitelendirmeyle Doğulusu, Batılısı, Güneylisi ve Kuzeylisi ile her karış toprağı şehit kanı akıtılarak bu vatan toprağı kurtarılmıştır.
“Barışmasını bilmeyenler, savaşmasını da bilmez” sözü çok doğrudur. Nitekim savaştan sonra Ulu önder Atatürk ilk defa Yunanistan da başbakan Venizelos ile dostluk köprülerinin temellerini atmıştır.
Çağının en kuvvetli ve kudretli devletleri ve onun komutanlarının itirafı şudur;
“Dünyaya iki yüz, üç yüz sene de ancak bir lider gelir. Maalesef bu lider, Türklere nasip olmuştur.” Diyerek gerçeği kabul etmişlerdir.
Yoktan var olan bu toplumda herkes varlığını, dinini, dilini, onurunu ve özgürlüğünü Atatürk’e borçludur.
Onu yanlış anlatma, eksik anlama ve anlatma bir gaflettir. Ne yazık ki az da olsa bu gafil ve hainlere rastlıyoruz.
Atatürk’ü dinsizlikle suçlayan kişilere, yanlışı ve yalanı savunanlara Atatürk’ün ağzından bizzat cevap verelim. “Din Lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz devletlerin devamına imkân yoktur.” Bir başka sözünde ise “ Türk Milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır.” “ Temeli sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi fakat bina uzun asırlar ihmale uğramış.”
Eşsiz kurtarıcı ve kurucu Türk Milletine hedef göstermiştir. Bu hedef çağdaş uygarlık hedefidir. Aklın, bilimin ve tekniğin hedefidir.
30 Ağustos Türk Milletinin Özgürlük ve Onur bayramıdır. Atatürk ve 30 Ağustos iç içedir. Birini bilmeden diğerinin değerini kavrayamayız. Dünyada, eşi benzeri olmayan 30 Ağustos Zafer bayramımız kutlu olsun. Ne mutlu yaşayan ve yaşatanlara. Nice Bayramlar dileğimle…
Check Also
Erdoğan: “Şayet Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, bugün ne KKTC olurdu, ne de Kıbrıs Türkleri kalırdı”
20 MART 2024-BASIN BÜLTENİ-KKTCErdoğan: “Şayet Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, bugün ne KKTC olurdu, ne de Kıbrıs …