İlk konuğumuz ZAFER Partisi Genel Başkanı, Milletvekili Prof.Dr. Ümit Özdağ. Kendisiyle Türkiye Azerbaycan ilişkileri, partisinin Türk Dünyası’na bakışı, bölgede gelişen olaylar üzerine konuştuk.
Duygusal notalarla başlamak istiyorum söyleşimize… Bildiğimiz üzere rahmetli babanız sayın Muzaffer Özdağ 90’lı yıllardan itibaren Türkiye Azerbaycan Dostluk Derneği başkanlığını yaptı. Tabii bu bağlamda aileden gelen bir Azerbaycan sevgisi var. O yüzden sormak istiyorum Azerbaycan sayın Ümit Özdağ için ne ifade ediyor?
Türkiye benim için ne ifade ediyorsa, Azerbaycan da aynı şeyi ifade ediyor. Türk dünyası bir insan vücudu olarak kabul edilirse gövde Türkistan’dır, boğazımız Azerbaycan’dır, baş ta hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Türk dünyasının birleşme noktasıdır, Güneyiyle, Kuzeyiyle, öyle söyleyeyim. Bakü’de havaalanına indiğimde sanki İzmir’e inmişim gibi hissederim kendimi, sokaklarında yürürken kendimi Muğla’da yürüyormuşum gibi hissederim kendimi.
Onun için de Türkiyeyle ilgili ne hissediyorsam, Azerbaycanla da ilgili aynı şeyleri hissederim. Azerbaycan’ın dertleriyle ilgili, sevinçleriyle ilgili, zaferleriyle ilgili, mağlubiyetleriyle ilgili, başarılarıyla ve başarısızlarıyla ilgili aynı şeyleri hissediyorum, evet, bu bizim bütün ailemizde olan bir sevgidir ama sadece bizim ailemize özgü bir durum da değil, bütün Türk milletinde olan bir sevgidir aslında.
-Sanırım bu yüzdendir ki, partiniz kuruluşundan sonra ilk ziyaretini de Azerbaycan’a yaptı…
- Evet, Zafer partisi’nin kuruluşundan sonra ilk ziyaretimizi Azerbaycan’a gerçekleştirdik. Bu ziyaret sırasında Bakü’yü ziyaret ettik, Gence’yi ziyaret ettik, Ermeni saldırganların yapmış olduğu tahribatların izlerini kendi gözlerimizle gördük, şehitlikleri ziyaret ettik, dua ettik ve her yerde Azerbaycan’ın büyük zaferinin nasıl büyük bir kıvançla kutlandığına tanık olduk…ve biz de övündük bu zafere bakıp.
-Sanırım Zafer kutlamaları sırasında Bakü’deydiniz değil mi? - Evet, zafer günlerinden hemen sonraydı.
-Peki, Türk dünyasıyla ilgili partinizde çalışmalar var mı?! - Tabii, Türk dünyasından sorumlu bir genel başkan yardımcımız var. Ayrıca Türk dünyası meselelerine özel bir önem veriyoruz, vermeğe de devam edeceğiz. Biz Türkiye’nin ve Türk dünyasının 21.yüzyılda büyük bir çıkış yakalamakta olduğunu, herşeye rağmen, bütün engellemelere rağmen, bütün sıkıntılara rağmen görüyoruz, Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntıları da aşacağız, Türk dünyasının bütünleşmesi süreci de 21.yüzyılda da devam edeceğinin inancındayız.
- Peki, nasıl bir Türk dünyası modeli var aklınızda?
-Sanırım, bunu size söylemeğe gerek yok, herkesin kendine göre bir Türk dünyası modeli var aklında…
-Tabii, öncelikle, bütün Türk dünyası ülkelerinin ekonomik kalkınma, demokratik ilerleme, milli birlik ve bütünlüğünü sağlama ve dış tehditlere karşı kendisini koruya bilme ve savuna bilme konusunda yeterli olması gerektiğine inanıyoruz ve bu amaçla da Türk dünyası içinde büyük bir dayanışma olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ortak çalışmalar ilerledi, daha da ilerlemesi gerekiyor. Azerbaycan’ın Türkiye’de çok büyük yatırımları var, basın yayın, iletişim konusunda büyük ilerlemeler kaydedildi. Artık Türkiye’nin gündemi Azerbaycan’ın gündemi oldu, Azerbaycan’ın gündemi de Türkiye’nin gündemi oldu. Askeri alandaki işbirliğimiz bir Zafer kazanma noktasına kadar ilerledi. Ancak biz bu birlikteliğin içine Türkistan’ın girmesi gerektiğine inanıyoruz. Mesela, hükumet bugün Afrika’da toprak kiralayarak tarım yapıyor, oysa bunu Kazakistan’da yapması daha güzel olurdu. Neden biz Kazakistan’da toprak kiralamıyoruz?! Neden biz Özbekistan’da toprak kiralamıyoruz?! Bu alanda bir takım çalışmalar yapmalıyız ve yapacağız da. Bunların planlamasını da yapıyoruz. Ekonomik işbirliğini geliştirmeliyiz. Türkiye vatandaşlarının Azerbaycan’da, aynı zamanda Azerbaycan vatandaşlarının Türkiye’de ve bu iki ülke vatandaşlarının da diğer Türk ülkelerinde rahatça giriş yapıp, kalıp çalışma olanaklarını gözden geçirmeliyiz. Ortak bir iş piyasası oluşturmalıyız. Biz de olan ürünler Özbekistan’da yok, Özbekistan’da olan Azerbaycan’da yok, ya da tam tersi. Özetle, birbirimizin eksik yanlarını tamamlamalıyız. Ortak üniversite girişimlerimiz hızlanmalı ve güçlenmeli diye düşünüyorum. Bunun için mesela Bakü çok ideal bir şehir. Bakü’de Türk dünyasının ortak üniversitesini, ama dünyanın en öncül üniversiteleriyle yarışacak bir üniversiteyi oluşturabilirsek bu Türk dünyasının geleceği açısından müthiş bir birleşme noktası olur düşünüyorum. Düşünün, orda Türk dünyasının her yerinden gelen insanlar Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi, ya da Münich Universitesi gibi dünyanın önde gelen üniversiteleri arasında bulunan, belki de yapılacak yatırımlarla onları da geçecek bir üniversitede eğitim vererek, gençler de eğitim alarak Türk dünyasının geleceğine, 21.Yüzyıldaki Türk dünyasının gelişimine müthiş bir katkı sağlayacaktır. Bu ve benzeri projelerimiz var. Bir de biliyorsunuz biz Zafer Partisi’ni kurarken, Türkistan’da hoca Ahmet Yesevi’nin dergahını ziyaret ederek çalışmalarımıza başladık. Daha sonra da Türk dünyasının çeşitli yerlerinden gelip te burda yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kardeşlerimize partimize aldık. Yani biz partimizi bir Türk dünyası partisi olarak kurduk. O yüzden Türk dünyasının konularına özellikle hassasiyetimiz var.
-Yani, yönetimde var mı Türk dünyasından kimse?!
-Tabii, genel idare kuruluında temsil olunan arkadaşlar var.
-Sayın hocam, Güney Azerbaycan konusuna parti olarak ve şahsınız olarak bakışınızı sormak isterdim…
-Biz İran’ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Ancak İran sınırları içinde bulunan Türklerin de haklarının verilmesini istiyoruz. İran’ın Azerbaycan’la ilişkilerini düzeltmesi gerektiğine, Ermenistan’la olan ilişkilerini kesmesi gerektiğine inanıyoruz. Böylesi bir tavır aslında İran’ın lehine, fakat İran’daki Fars lobisi meseleye çok dar bir bakış açısıyla bakıyor, bölgede oluşacak olumlu atmosferin aleyhinde çalışıyor ki, bu da kendilerine zarar veriyor.
-Ben de işte tam o noktaya getirecektim konuyu: biliyorsunuz Karabağ Zaferinden sonra İran’la aslında Azerbaycan’dan kaynaklanmayan gerilim yaşanıyor. Bunun çözümünü nasıl görüyorsunuz?
-Evet, İran Azerbaycan’ın Karabağ’da kazandığı zaferden çok rahatsız oldu. Bu günlerde Türkiye’de İran’ın İsrail vatandaşlarına yönelik bazı eylemlerde bulunacağı ifade edildi. Size şu kadarını söyleyeyim: İran’ın İsrail vatandaşlarına yönelik olarak buruda yapacağı eylemleri, Türkiye’nin bu eylemleri durdurmak amacıyla durdurucu operasyonlar düzenlemesi Azerbaycan Ermenistan ilişkileriyle birebir ilgilidir.
-Birebir bağlantılıdır diyorsunuz yani… - Birebir bağlantılıdır…
-Peki, bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?!
-Bilgiye dayanarak… - Özellikle Azerbaycan’a karşı İran mezhepçiliği kullanıyor…
- Evet, İran’ın Azerbaycan üzerinde etki kurmak için Şii taassubunu kullandığını biliyoruz. İran’ın Azerbaycan’ın hangi bölgelerinde etkili olduğunu gayet iyi biliyoruz. Orayı da ayrıca ziyaret ettim. Ama mollalar şunu anlamlılar ki, İran’da artık dini kullanmanın bir etkisi yok. İran psikolojik ve ideolojik savaşı artık kaybetti. O yüzden de tanzimi, düzenlemeyi tekrar düşünmek zorundalar. Bunun Kuzeyde etkin olmayacağını anlamaları lazım. Güneyde etkili olmayan, bırakın Güneyi, Tahran’da etkili olmayan, Farsların yoğunlukta olduğu bölgelerde etkili olmayan bu politikalardan artık vazgeçilmesi gerekiyor.
-Peki, Zengezur koridoru konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?! - İnşallah hayırlı gelişmeler duyarız. Biz de olayın takipçisiyiz ve gerçekleşmesi için elimizde geleni yapacağız…