Cumartesi , 23 Kasım 2024
Drone Cameras

Sarı Saçlı Mavi Gözlü Kilise’nin Kenti

St. Petersburg konulu yazı dizimizin üçüncü bölümünde kentin tarihi mekânlarının yanı sıra günümüz popüler kültürüne ve kongrelerine de hitap eden dev yapılarından da bahsedeceğiz…

Sarı Saçlı Mavi Gözlü Kilise’nin Kenti

Alptekin Cevheri Yazdı…

Yazı dizisi  3

Yazı dizimizin geçmiş bölümlerinde St. Petersburg’un soğuğundan Rus tarihinde ve Sovyet Devrimi’nde oynadığı role kadar pek çok konuya değinmiştik.
Yazımızın bu bölümünde ise başlıktaki ‘sarı saçlı kilise’yi anlatmadan önce söze futbol meraklılarının hemen anımsayacağı Gazprom Arena Stadı ile başlamak istiyorum…


Futbol severler hatırlar 21 Şubat 2019 da St. Petersburg’un Gazprom Arena Stadı’nda oynanan maçta o dönem UEFA Avrupa Ligi’ndeki temsilcimiz Fenerbahçe, son 32 turun rövanş müsabakasında Rusya temsilcisi Zenit’e 3-1 mağlup olarak Avrupa kupalarına veda etmişti.
İşte bugün anlatacağımız St. Petersburg Gazprom Arena Stadyumu’nda oynanan bu karşılaşmada, Zenit’in gollerini 4. dakikada M. Ozdoev, 37 ve 76. dakikada S. Azmoun atmış, Fenerbahçe’nin tek golünü ise 43. dakikada Mehmet Topal kaydetmişti.
Evet Fenerbahçeli futbol severler için anısı pek güzel olmasa da şunu söyleyeyim; stadın koridorlarında Fenerbahçe forması fotoğrafta da görebileceğiniz gibi bir cam mekân içerisinde o günkü güzelliği ve ihtişamı ile muhafaza ediliyor…


Şimdi gelelim stadın özelliklerine…
Gazprom Arena adından da anlaşılacağı üzere inşa ve işletme maliyetlerinin Rusya’nın meşhur gaz şirketi Gazprom tarafından karşılanan dev bir kompleks. 64 bin taraftar kapasitesiyle de Rusya’nın en büyük futbol stadyumu. Adamların 100 bin kişilik stat niye inşa etmediğini ise siz düşünün…
Futbol maçları dışında büyük konserler ve dev organizasyonları da bu statta yapıyorlar. Konser olduğunda saha içi ile birlikte kapasite 100 bin kişiye ulaşıyormuş, ki daha önce 100 bin kişilik konserler verilmiş.
Stadın üzeri çelik konstrüksiyon ile örülü ve araları fiberglass tarzı şeffaf bir malzeme ile kapatılmış. Dolaysıyla stadın dışarısı kışın eksi derecelerdeyken içerisi + 20’lerde. Ve oldukça aydınlık. Yazın ise tavan açılıyor ve içerisi serinletiliyormuş.
Soyunma odalarından basın toplantısı salonuna kadar stadın her bir köşesini gezdirdiler. Gerçekten etkileyici bir düzen ve konfor olduğunu söylemem lazım. Çeşitli spor müsabakalarında diğer devletlerin başkanlarının maçları izlediği lüks locaları da bu arada görme ve oturma imkânımz olduğunu belirtmeliyim. 2018 FIFA Dünya Kupası’nı devlet başkanları bu özel süitlerden izlemişler…


Ayrıca 7 katlı olan bu muhteşem stadın altında bir müze olduğundan ve burada her biri birbirinden değerli fotoğraf ve kıymetli eşyaların da sergilendiğini hemen belirteyim. Bu arada önemli not, stada girişte gerçekten de çok sıkı bir güvenlik önlemi uygulanıyor. Hatta havaalanlarından bile fazla güvenlik tedbiri alınmış olması beni epey şaşırttı.
St. Petersburg’un tabii ki tek stadyumu Gazprom Arena değil, mesela Zenith Spor Kulübü’nün de büyük bir stadının önünden geçtik. Ama Gazprom Arena modern ve çağdaş çizgisiyle gerçekten de çok farklı, adeta bir sanat baş yapıtı…
++++
NEVİNSKİ CADDESİ’NDEKİ KAZAN KATEDRALİ
Kazan Katedrali hakkında Türkiye’de yanlış olan bir bilgiyi sizlerle paylaşarak düzeltip sözlerime devam etmek istiyorum.
Şöyle ki, Türkiye’deki turizm ile ilgili pek çok internet sitesinde Kazan Katedrali için ‘Tatar Hanlığı’ndan Kazan şehrinin Rus ordusu tarafından ele geçirilmesi anısına inşa edilmiştir ve içindeki generalin mezarı da Kazan şehrini ele geçiren Rus generale aittir’ diye yanlış bir bilgi veriliyor. Oysa işin doğrusu çok farklı… Kilisenin Kazan kenti ile hiç ilgisi yok…
Birincisi Kazan kentinin Ruslarca ele geçirilmesinin tarihi ile Katedralin inşa tarihi arasında 300 yıldan fazla zaman var. Peki ‘Kazan’ adı nereden geliyor?
Tataristan’daki Kazan kentini Hz. Meryem’in koruduğuna dair Ruslar’da bir inanç var. Rus Çarı 4. İvan, bizdeki adıyla ‘Korkunç İvan’ 15 Ekim 1552’de Kazan şehrini ele geçirir. Daha evvel de Rus ordularınca kuşatılan fakat alınamayan ve bu kez de 2 ay süren kuşatmanın sonrasında elde edilen bu zafer nedeniyle kentin Hz. Meryem tarafından korunduğuna dair bir inanç oluşmuş. Ve hatta bu nedenle Hz. Meryem ile Kazan kenti özdeşleştirilip St. Kazan (Azize Kazan) unvanı verilmiş. Bu konuda Kazan kenti içerisinde Hz. Meryem’i ve koruyucu melekleri gösteren bir gravür bile var.


Şimdi bu bilgileri bir kıya not edin… Katedrale dönelim tekrar:
Kazan Katedrali veya Kazanskiy Kafedralniy Sobor olarak da bilinen Kazan Meryem Ana Katedrali, Rusya’nın en saygı duyulan ikonlarından biri olan Kazan Meryem Ana’ya adanmış.
Katedralin inşasına 1801 yılında başlanmış ve Alexander Sergeyevich Stroganov’un gözetiminde on yıl boyunca devam etmiş. 1811’de tamamlanmış.
Mimar Andrey Voronikhin, Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası’ndaki binayı modellemiş. Rusya’nın o zamanki başkentinde bir Katolik bazilikasının kopyasını yaratma planlarını onaylamayan bazı saray mensupları buna karşı çıkmışlar.
Napolyon’un Rusya’yı işgal etmesi (1812) ve Rus Ordusu başkomutanı General Mihail Kutuzov’un Kazan Meryem Ana’dan yardım istemesinin ardından kilisenin amacı değişivermiş…
Rusların Vatanseverlik Savaşı dediği Napolyon Savaşları’nı kazanınca halk, katedrali öncelikle Napolyon’a karşı kazandıkları zaferin bir anıtı olarak görmüşler. Ve generalin Meryem Ana’ya duasının tuttuğuna inanılmış. Hatta Kutuzov’un kendisi de 1813’te katedrale defnedilmiş; en ilginci de Aleksandr Puşkin’in, generalin mezarı üzerinde yoga yaparak ünlü eserlerini yazdığını tarihçiler iddia ediyorlar… 1815’te Napolyonu püskürtüp ilerleyen Rus ordusu tarafından Avrupa’dan on yedi şehir ve sekiz kalenin anahtarları getirilmiş ve katedralin içine, generalin mezarının yanına asılmış, bu kale anahtarlarını hâlâ orada görmek mümkün…
Daha sonra 1876’da Rusya’daki ilk siyasi gösteri olan Kazan gösterisi kilisenin önünde gerçekleşmiş. 1917 Rus Devrimi’nden sonra komünist idare katedrali kapatmış (Ocak 1932). Kasım 1932’de Marksizmin “Dinler ve Ateizm Tarihi Müzesi” olarak yeniden açılmış. Komünizmin çöküşü ardından 1992’de yeniden kiliseye döndürülmüş ve dört yıl sonra katedral Rus Ortodoks Kilisesi’ne iade edilmiş. 2017 itibariyle, St. Petersburg metropolünün ana katedrali olarak tekrar kullanılmaya başlanmış. Bu arada içeri girdiğimizde çok uzun bir kuyruk vardı ve kadınlı – erkekli kilise cemaati kuyruğa girip Hz. Meryem’in İkonunu öpüyordu, ardından bir personel de elindeki bezle ikonun üzerini siliyor ve bir sonraki kişi ikonu öpüp dua ediyordu.
Dediğim gibi Kazan Katedrali Vatikan’daki St. Petrus kilisesinin neredeyse birebir kopyası. Bu da Katolik kiliseden etkilenmiş olmanın ve onunla yarışma arzusunu açıkça ortaya koymakta.
Çok sayıda sütunu olan katedralin içi, 69 metre uzunluğunda ve 62 metre yüksekliğinde bir saray salonunu andırıyor. İç mekan, gününün en iyi Rus sanatçıları tarafından yapılan çok sayıda heykel ve ikona sahip.
Katedralin devasa bronz kapıları, İtalya’nın Floransa kentindeki Vaftizhane’nin orijinal kapılarının dört kopyasından birisiymiş, diğerlerinin ikisi ABD’de ve bir diğeri de İtalya’da imiş.
Bir de kilisenin ana girişindeki taç kapının üzerinde bir ABD Doları’ndan da tanıyacağınız; ardından güneş doğan piramit görüntüsü var. Bunu sorduğumuzda son Çar sülalesi olan Romanovların Mason olduğunu ve Vatikan ile yarışmak için inşa ettikleri bu mabede de kendi localarının armasını işlettiklerini söylediler. Rusya’da Masonlar garip değil mi diye sorunca da, rehberimiz diğer pek çok kraliyet ve saltanat ailesinde de olduğu gibi Çariçelerin genelde Avrupalı asilzadelerin kızlarından seçilerek Rus sarayına gelin getirildiğini ifade ettiler..
Sarı Saçlı Mavi Gözlü Elizabeth Manastırı
Adıyla tezat bir şekilde Smolny (zift-katran) Manastırı veya Smolny Kıyamet Manastırı olarak da bilinen bu uçuk mavi kilise, Saint Petersburg kentinde, Neva Nehri’nin sol kıyısında, Rastrelli Meydanı’nda bulunan bir katedralden ve başlangıçta bir manastır olarak planlanan, etrafını saran bir bina kompleksinden ibaret aslında.
Rus Çarı 1. Petro’nun (Deli Petro) kızı Elizabeth için inşa edilmiş.


Binanın adına inat bir şekilde açık mavi rengini Çariçe Elizabeth’in gözlerinden ve altın sarısı kubbelerini ise yine Çariçe’nin saçlarından aldığı söyleniyor. Çariçe’nin bu renklerle kendini yansıttığı belirtiliyor. Ayrıca ilk kez ve de son kez (!) bir Ortodoks kilisesinde balkon inşa edilmiş bu kilisede. Çariçe’nin kiliseye geldiğinde bu balkona çıkmayı çok sevdiği rivayet ediliyor.
Elizabeth tahta geçmesine izin verilmeyince önce rahibe olmayı seçmiş. Bununla birlikte, İmparatorluk selefi 4. İvan (bizdeki adıyla Korkunç İvan), bir darbe sırasında devrilmiş (1741’de kraliyet muhafızları tarafından). Elizabeth de böylece, manastır hayatına girmemeye karar vermiş ve Rus tahtına oturması teklifini kabul etmiş. Manastırdaki çalışmalar da, kraliyet himayesinde devam etmiş.


Manastırın mavi-beyaz bir bina olan ana kilisesi, Kışlık Saray’ı yeniden tasarlayan ve Büyük Catherine Sarayı’nı (Yekaterininsky) inşa eden İtalyan mimar Francesco Bartolomeo Rastrelli’nin mimari şaheserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
2. Katherine tahta geçtiğinde, yeni Çariçe’nin barok tarzı şiddetle onaylamadığı ve manastırın inşasını destekleyen fonların hızla tükendiği ortaya çıkmış. Rastrelli, planladığı devasa çan kulesini inşa edememiş ve katedralin içini bitirememiş. Bina, 1835 yılında Vasily Stasov tarafından, o dönemde değişen mimari zevklere de uyacak şekilde neo-klasik bir iç mekanın eklenmesiyle tamamlanmış.
Kilise 1923’te Sovyet yetkilileri tarafından kapatılmış, yağmalanmış ve 1982’de konser salonu haline gelene kadar çürümeye bırakılmış.
Saint Petersburg Eyalet Üniversitesi’nin sosyoloji, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler fakülteleri, katedrali çevreleyen bazı ana binalar arasında yer almakta
Sovyetler Birliği yıkılınca Nisan 2015’te Smolny Katedrali, Rus Ortodoks Kilisesi’ne iade edilmiş.
İsmini yakındaki Smolny (zift) fabrikasından alan manastır, nehrin kıyısında olduğu için St.Petersburg’un ilk günlerinde, ahşap gemi yapımı ve bakımında kullanılmak üzere ziftin (Rusça “smola”) işlendiği, şehrin kenarındaki fabrikalardan almış.

Check Also

Erdoğan: “Şayet Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, bugün ne KKTC olurdu, ne de Kıbrıs Türkleri kalırdı”

20 MART 2024-BASIN BÜLTENİ-KKTCErdoğan: “Şayet Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, bugün ne KKTC olurdu, ne de Kıbrıs …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir