Azerbaycan halkının tarihini, kültürünü, zenginliğini ve antik dönem geçmişini gözler önüne seren Karabağ’daki tarihi, dinsel ve ulusal anıtlar Ermeni işgalcilerinin vahşice saldırıları ve yağmalamaları sonucu tahrip edildi veya Ermenileştirildi. Sadece Şuşa, Laçin ve Gubadlı sanat galerilerinde değil, aynı zamanda Ağdam, Fuzuli, Cebrayil, Zangilan ve Kelbecer topraklarındaki müzelerde muhafaza edilen hazineler yağmalandı ve Ermenistan’a taşındı.
Ermeni işgalinden kurtarılmış tarihi topraklarda 72 kütüphane, 62 kültür evi ve kulübü, 8 müze ve 9 çocuk müzik okulu olmak üzere 151 kültür kurumu var. Tüm bu işletmeler bakıma muhtaç durumda. Ulusal ve uluslar arası uzmanlarca yapılan bölgedeki kültürel mirası izleme çalışmaları sırasında, 34’ü işgalciler tarafından tamamen tahrip edilmiş 67 tarihi eser bulundu. Bu anıtlar arasında ulusal öneme sahip anıtlar bulunmaktadır. Azerbaycanlıların bölgedeki izlerini ortadan kaldırmak için uğraşan Ermenilerin tarihî eserleri tahrip etme ve yok etmeye yönelik saldırıları, UNESCO tarafından 1954 ve 1970’de kabul edilen sözleşmelere aykırıdır. Ermenilerin sadece insanlara değil tarihî eserlere yönelik kültürel terör ve temizlik politikası, 30 yıl önce yapılan ilk etnik temizliği kültürel temizlik ile sonlandırmaya çalışma gayretleridir.
Ermenilerin işgali altındaki bölgelerde kültürel ve dini anıtların sayısının 3.000 olduğu biliniyor. Ermenistan’ın 30 yıllık işgali sırasında Azerbaycan’ın Karabağ topraklarındaki tüm tarihî, kültürel ve dinî anıtların tamamen yok edildiği çoğu yerli ve yabancı uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı kurtarılan bölgelerde 400’den fazla anıtın yıkıldığını tespit etti. Kurtarılan bölgelerde Azerbaycan’a ait kültürel ve dinî anıt ve mekânların yağmalandığı, dış görünüş ve iç mekânlarının değiştirildiği ve tarihi eserlerin yasadışı olarak Ermenistan’a taşındığı Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından tespit edilmiştir. Söz konusu bölgelerdeki 100.000’den fazla kültürel esere sahip 22 müze ve müze şubesi tahrip edilmiştir.
Bölgede incelemelerde bulunan Batılı gözlemciler ve uluslararası kuruluşların uzmanları, Azerbaycan’ın maddi ve kültürel mirasının Ermeniler tarafından tahrip edilmesini ve kötüye kullanılmasını kınadılar. Bölgede incelemelerde bulunan Avrupa Perspektif Tahmin ve Güvenlik Enstitüsü (IPSE) Başkanı Emmanuel Dupuy, Ermenistan’ın işgal altındaki topraklardaki kültürel anıtlara BM kararlarına aykırı olarak verdiği zararların tüm boyutlarıyla ortaya çıktığını belirtti. “Azerbaycan’ın Karabağ’daki maddi ve kültürel anıtları onlarca yıldır Ermenistan tarafından sistematik olarak tahrip edildi, el konuldu ve yok edildi’’ diyen IPSE Başkanı, “Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarındaki mezarlıklar tahrip edildi, kutsal yerlere hakaret edildi ve diğer kültürel anıtlar yağmalandı” diye sözlerini tamamladı.
“AZERBAYCAN, FARKLI DİNİ VE ETNİK KİMLİKLERİ ZENGİNLİKLERİ ZENGİNLİK OLARAK GÖRÜYOR”
Karabağ’da tahrip edilen tarihî, kültürel ve dinî eserler, anıtlar ve ibadet yerleri konusunda Bakü Uluslararası Çok kültürlülük Merkezi İcra direktörü Revan Hasanov dergimize çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hasanov Azerbaycan toplumunda her zaman huzurun, barışın ve istikrarın mevcut olduğunu, özellikle şanlı Azerbaycan askerinin muzaffer Ali Başkomutan İlham Aliyev önderliğinde kazandığı zaferden sonra bu huzurun, barışın ve istikrarın daha da sağlamlaştığını belirterek Azerbaycan devletinin yıllardır toplumda karşılıklı saygı ve sevgiye dayanan diyalog temelleri attığını vurguladı. Revan Hasanov, kırk dört günlük Vatan Savaşı’nda dinî, siyasal ve ırksal kimliği fark etmeksizin tüm vatan evlatlarının silaha sarıldığına, vatan uğrunda savaşa katıldığına, şehit düştüğüne, yaralandığına, bazı fiziksel yetilerini kaybetmelerine rağmen sadece vatanı düşündüklerine dikkat çekti. Hasanov sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölümü dahi göze alarak, yalın elle, dişle, tırnakla Şuşa’yı ve diğer işgal altında kalan toprakları özgürlüğüne kavuşturan vatan evlatları aynı şevkle, aynı istekle o kurtarılmış bölgelerde yaşayacak ve orayı tekrar Cennete dönüştüreceklerdir. ‘Cumhurbaşkanı, Muzaffer Ali Başkomutan İlham Aliyev her defasında işgalden kurtarılmış bölgeleri ziyaret ederken bölgenin kısa sürede gelişeceğini, büyüyeceğini, tanınmayacak hale geleceğini dile getiriyor ve bu toprakların Ermeniler tarafından nasıl yerle bir edildiğine dikkat çekiyordu. Şehirleri, köyleri, kasabaları yok eden Ermeniler Karabağ’daki tüm tarihî ve kültürel anıtların hepsini tahrip etmişler. Biz bunu kendimiz söylemiyoruz. Yerli ve yabancı basın mensupları, politikacılar, sivil toplum örgütlerinin başkanları o bölgeleri ziyaret ettiklerinde nasıl dehşete düştüklerine biz hepimiz buna tanık olduk. Ama biz Karabağ’da şehirleri, köyleri, kasabaları eski hâline getirerek orda bir cennet oluşturacağız. Bunu da yapmamıza neden olacak tek güç birliğimiz ve beraberliğimiz olacak. Bundan tüm dünya emin olsun. Hatta şu ana kadar olaya çifte standartlarla yaklaşan güçler bile.”
“Bakü Uluslararası Çokkültürlülük Merkezi” İcra Direktörü Revan Hasanov, Azerbaycan devletinin Azerbaycan’da asırlardır yaşayan farklı dinî cemaatler ve etnik kimliklere çok kültürlülük ve hoşgörü ilkeleri temeline dayanan politika izlediğini vurguladı. Devletimizin bu politikalarının bir sonucu olarak bugün Azerbaycan’da millet olarak dayanışmanın en üst düzeyde olduğunu dikkat çekti. Hasanov, Azerbaycan’ın büyümesini, gelişmesini ve bölgede söz sahibi olmasını istemeyen bazı şer odaklarının yaptıkları faaliyetlere rağmen ülkedeki dinî ve etnik kimliklerin dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı hep bir arada olduklarını ve onların aleyhine olabilecek her türlü tehdit ve davranışlara şiddetle karşı çıktıklarını ifade etti. Bunun bir vatan borcu olduğunu belirten İcra Direktör şunları söyledi: “Gerek savaş sırasında gerekse savaş sonrasında enformasyon alanında düşmana karşı ulusal birlik ve dinsel dayanışma sergileyen vatandaşlarımız düşmanın ülkemize yönelik kışkırtmalarına şiddetle karşı çıkarak, çeşitli dillerde vatan savunmamızla ilgili bilgiler içeren belgeseller, yazılı ve görsel dökümanlar hazırlayarak hak davamıza katkıda bulundular, bunu da gerek yazılı, sosyal ve görsel medyada paylaştılar.”
Revan Hasanov bu eylemlerin kutsal vatan savaşımızı dünyaya dinler arası savaş olarak sunmak isteyenlere en güzel yanıt olduğunu da sözlerine ekledi: ”Bu savaş bizim Vatan savaşımızdı. Şanlı ordumuz yıllarca dünyanın görmezden geldiği işgal olgusunu ortadan kaldırdı ve kendi söküğünü kendisi dikti. Burada da tüm dinsel ve etnik kimliklere sahip vatandaşlarımızın yurt sevgisi çok büyük bir etken oldu. Biz Ermenistan gibi tek uluslu bir devlet değiliz. Azerbaycan topraklarında asırlardır değişik halklar ve dinler yaşıyor. Hem de barış ve huzur içinde. Ermenistan’sa bölgedeki tüm İslam kültürüne ait anıtları yok ediyor, Kafkas Albanyası’na, yani Kıpçak Türklerine ait anıtları Ermenileştirmek adına çaba harcıyor. Bunun adı sadece barbarlıktır ve tüm dünyanın bunu görmesi lazımdır diye düşünüyorum.”
“FARKLI ETNİK VE DİNİ KİMLİKTEN OLAN VATAN KAHRAMANLARIMIZLA GURUR DUYUYORUZ”
Bakü Uluslararası Çok Kültürlülük Merkezinin İcra Direkrörü Revan Hasanov Azerbaycan’ın haklı davasında mücadele veren vatan kahramanlarının sırasında farklı dinlerden ve milletlerden olan kahramanlarımızın bulunduğunu belirterek o kahraman Vatan evlatlarını devletin ve halkın saygı ve minnetle yad ettiğini belirtti. Hasanov’a göre I. Karabağ Savaşı’nda kahramanlıkla şehit olmuş Albert Agarunov’un, Yuri Kovalyov’un, aynı zamanda II. Karabağ Savaşı sırasında şehit olan Dimitri Solnchev’in kahramanlıklarının asla unutulamaz ve ülkemizin ilelebet sürecek bağımsızlığı boyunca biz hep o kahramanları anacağız. Çünkü onlar Ana Vatan, bayrak ve toprak uğruna şehit oldular. Anıları da her zaman kalbimizde yaşayacak…”
“ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK VE TOLERANS BİZİ BUGÜNLERE TAŞIYAN EN ÖNEMLİ ETKENDİR”
Azerbaycan bağımsızlığı kazandığı günden bu yana, sınırları içinde tarihen mevcut olan değerlere saygı göstererek, onları yaşatmağa gayret ederek, çok kültürlülüğüne sahip çıkarak bu günlere kadar gelmiştir. Devlet politikası olarak hep öne çıkarılan çok kültürlülük ve diyalog politikasını benimseyen ülkemizde bu konuyla alakalı herhangi bir sorun yaşanmadığı gibi, tam tersi Azerbaycan’da yaşayan tüm etnik ve dini kimlikler burayı hep kendi Vatanları olarak görmüşlerdir ve bugün de aynı şekilde onun gelişmesi, büyümesi ve güçlenmesi adına durmadan çaba sarf ediyorlar. Kırk dört günlük savaşta da biz buna tanık olduk: bu topraklar üzerinde yaşayan tüm Azerbaycan vatandaşları omuz omuz Karabağ’ın işgalden kurtarılması adına savaştılar, şehit oldular. I ve II Karabağ savaşlarında şehit olmuş nice farklı etnik ve dini kökene sahip vatandaşlarımız oldu ki, onların karşısında her zaman minnetle eğiliyoruz.
“AZERBAYCAN’IN ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK VE DİYALOG ORTAMI DÜNYAYA ÖRNEK OLDU”
Azerbaycan’ın kültürlerin ve inançların diyolog ve çokkültürlülük ortamı hakkında dergimize konuşan gazeteci yazar, “Bakü Uluslararası Çokkültürlülük Merkezi”nin Türkiye’deki yetkili temsilcisi, dış politika uzmanı Oktay Hacımusalı, Azerbaycan’ın çok kültürlülük, tolerans ve dinlerarası ve milletlerarası diyalog konusunda oldukça büyük bir deneyime sahip olduğunu belirterek, dünyada mevcut olan kültürlerin ve inançların çatışma ortamına rağmen, Azerbaycan yıllardır çalışarak Bakü’de konuyla alakalı çeşitli uluslararası panel ve konferansların düzenlendiğini söyledi.
Hacımusalı, pandemi sürecinde toplantıların askıya alınmasına rağmen, özellikle kırk dört günlük savaş sonrasında kazanılan zaferle yeni birtakım gerçeklerin de ortaya çıkmış olduğunu vurguladı. Kazanılan zafer sonrası işgalden kurtarılan topraklarda bulunan kültürel anıtların yok edilmesiyle alakalı gerçekleri kendi gözleriyle gören yabancı ziyaretçilerin bile hayret ve dehşet içinde kaldığını vurgulayan Hacımusalı, Azerbaycan’dan farklı olarak Ermenilerin Karabağ’da her şeyi yok ettiklerini şu sözlerle dikle getirdi : ”10 Kasım’da imzalanan üçlü bildiriden sonra Azerbaycan’a geri verilen topraklarda ve aynı zamanda işgalden kurtarılan bölgelerde âdeta taş taş üzerinde kalmamıştı. Hayatları tabiri caizse İslamafobi üzerine kurulan ve devam eden Ermenilerin içlerinde biriken kin ve nefretle camilere, mescitlere, hanlara, hamamlara, takkelere, zaviyelere, medreselere, mezarlara saldırmalarını bir şekilde anlamamız mümkündür. Fakat Ermenilerin Eski Hıristiyan Alban Türklerine ait kiliseleri yok etmeleri aslına bakılırsa anlam verilemeyecek bir davranıştır. İslam dinine, Müslüman gelenek ve göreneklerine karşı kin içinde olmak bile oldukça saçma bir davranıştır, fakat, hadi diyelim ki, bunu Ermenilerin Türklere, dolayısıyla Müslümanlara duyduğu kinle, nefretle alakalandırdık, ki, nefretin de bir aslı astarı yoktur, peki ya, kilise ve manastırlarda haçların değiştirilmesine ne demeli?! Bir tane bile olsun tarihi ve kültürel anıt Ermenilerin elinden sağ salim kurtulmadı. Hepsine zarar verdiler, yok ettiler. Evet, Azerbaycan devleti, sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev işgalden kurtarılmış bölgelere ziyaretleri sırasında Karabağ’ın kısa sürede işgalden önceki durumundan daha güzel hale getirilebileceğinden bahsetti. Evet, Karabağ cennete dönüşecek, tekrar eski güzelliğini geri kazanacak. Ama Ermenilerin yok ettiği değerleri, kültürel anıtlarımıza verdiği zararları asla unutmamalıyız. Ermeniler bunu yaparken Azerbaycan’da tüm kiliseler, tapınaklar ve manastırlar, camiiler ve diğer dini manevi ve kültürel anıtlarla beraber koruma altına alındı ve devlet tarafından korunuyor. Bu bizim dünya kültürüne, evrensel değerlere saygımızdan ileri gelen durumdur ve biz her zaman bu tutum ve davranışlarımızla gurur duyuyoruz.”
Azerbaycan’ın tüm uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığıyla dünyaya evrensel barışın, huzurun, istikrarın sağlanması adına mesajlar verdiğini hatırlatan Hacımusalı, özellikle bu konuda Azerbaycan Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı, Haydar Aliyev Vakfı’nın Başkanı Sayın Mihriban Aliyev’nın ismini zikretmek zorunda olduğumuzu söyledi. Hacımusalı, Sayın Mihriban Aliyeva’nın başkanı olduğu Haydar Aliyev Vakfı’nın bu konuda çok duyarlı olduğunu belirterek Azerbaycan’ın zengin kültürel değerlerine ve dünyada halkların birlikteliğine, karşılıklı ilişkilerin önemini vurguladığına dikkat çekti. Hacımusalı, sözlerini şöyle tamamladı:
”Azerbaycan’ın dünyada artan askerî ve siyasi çatışmaların, siyasi kutuplaşmanın, İslamofobi ve ırkçılığın arttığı bir dönemde istikrar ülkesi olarak tanınması, ülkemizin hoşgörü ve çok kültürlülük alanındaki başarılarından kaynaklanmaktadır. Ulusal Lider Haydar Aliyev’in “Bir ülke içinde barındırdığı çok kültürlülükle zenginleşir, çünkü her bir millet dünya kültürüne ve medeniyetine katkı sağlar” vecizesi de, ülkemizde dil ve ırk fark etmeksizin tüm vatandaşların sahip olduğu gerçeğini de göstermektedir. Bu gerçek ilerideki dönemlerde daha da pekişerek Karabağ zaferiyle yekvücut olan halkımızın daha büyük başarılar kazanacağına olanak sağlayacaktır.”
“TUĞ KÖYÜNDE HARABE BİR MANASTIRDA İBADET YAPTIK”
Dergimize konuşan Kafkasya Udi Alban Hristiyan Cemaati Lider Yardımcısı Rafik Danakari, bugün Azerbaycan’da tüm dini cemaatlerle beraber Udilere de ibadetlerini tam gerektiği gibi yapmaları için tüm gerekli olanakların sağlandığını söyledi. Danakari, Azerbaycan’da yaşamaktan emnun olduklarını, Çarlık Rusya kendilerinin zorla Ermeni Gregoryan kilisesine bağlandıklarını, tüm tarihlerinin de Ermenilerce yokedildiğini, bu asmilasyon politikasının Sovyetler döneminde sürdürüldüğünü, yalnız Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra rahat soluk alabildiklerini belirterek, şanlı Karabağ Zaferi’nden sonra artık tarihi ve ilahi adaletin tecelli ettiğini, Udilerin Karabağ topraklarında bulunan tüm Alban Hıristiyan anıtlarına, kiliselerine, manastırlarına tekrar kavuştuğunu dile getirdi. İlk olarak işgalden kurtarılmış Hudavenk monastrını ziyaret ettiklerini söyleyen Cemaat yetkilisi daha sonra sırayla Laçin’de bulunan Ağoğlan ve Hocavend’deki Tuğ Manastırlarına seferler düzenlediklerini söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
‘’Her defasında o eski, ecdadlarımızın ibadet ettiği, ayinler düzenlediği tapınaklara baktıkça, oraların nasıl harabe haline getirildiğini gördükçe Ermenilerin nasıl barbar bir millet olduklarını düşünmeden edemiyorum. Bazıları Ermenilerin sadece Türk ve Müslüman kültürünü, onun kimliğini yoketmek için uğraştıklarını söylüyorlar, ama emin olun yanılıyorlar. Zira, ben onlara şuan ecdadlarımın mirasına yaptıklarını değil, sadece bize yaptıklarını rahatlıkla anlata bilirim. Düşünsenize, biz Udiler Gabala ilinin Nic köyünde yaşıyoruz. Biz Çarlık Rusyası döneminde Ermeni Gregoryan Kilisesi’ne birleştirildikten sonra tüm kimliğimiz yokedildi. Halkımızı dinden, kiliseden soğutmak için uğraştılar. Biz Udiler en son 1723 yılında yapılmış tarihi Alban Anıtı-Kutsal Elysee(Çotari) Kilisesi’nin ondan önceki halinin nasıl olduğunu bilmiyoruz. Zira tarihimiz, kültürümüz ve kimliğimizle ilgili ne varsa toplanarak Ermeni Gregoryan Kilisesi’nin arşivine, büyük olasılıkla Eçmezdin’e götürülmiş. Ve biz de Ermenilerin bu yaptıkları kirli oyunlardan zarar gördük.’’
İşgalden kurtarılmış Tuğ köyündeki eski Alban Tapınaklarını ziyaret ettiklerini söyleyen Kafkasya Udi Alban Hristiyan Cemaati Lider Yardımcısı Rafik Danakari, orda bir harabede ibadet etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Bundan önceki ziyaret ettikleri kilise ve tapınaklarda da durumun pek iç açıcı olmadığına vurgu yapan Danakari, Ermenilerin bilerekten o tapınaklarda, kilise ve manastırlarda haçları, minberleri değiştirdiklerinin altını çizdi. Rafik Danakari, sözlerini şöyle tamamladı:
‘’Ama şükür olsun, Muzaffer Ali Baş Komutanımız İlham Aliyev’in önderliğinde, Türkiye’mizin de manevi destekleriyle şanlı ordumuz topraklarımızı işgalden kurtardı ve Sayın Cumhurbaşkanımız da kendisi söyledi: Karabağ’ı cennete dönüştüreceğiz diye. Buna cani gönülden inanıyoruz. Aynı şekilde şuna da inanıyoruz ki, Karabağ’daki kültürel anıtlarımız da tekrar eski haline getirilecek ve biz artık o ecdatlarımızın ibadet ettikleri yerleri bir dahaki gittiğimizde onarılmış güzel bir ibadet yeri olarak göreceğiz. Bizim tüm kilise ve tapınaklarımız devletimizin koruması altında. Karabağ’da işgalden kurtarılan topraklarımızda da ibadet etmemizi sağlayan Devletimiz var olsun! Biz Azerbaycan’da mevcut olan çok kültürlülüğün, kültürel zenginliğin bir parçasıyız ve bununla gurur duyuyoruz. Bizi kimse bölemez. Hele Ermeniler…Asla!….’’
(Nevin BALTA)