Salı , 3 Aralık 2024
Drone Cameras

ABDÜLHAMİT HAN GELİYOR!

“Mavi Vatan”ımızın Doğu Akdeniz parselinde, olması gerektiği gibi bayrak gösteriyoruz. Allah yardımcımız olsun.  

ABDÜLHAMİT HAN GELİYOR!

Mersin Taşucu’nda düzenlenen törenle Doğu Akdeniz’de belirlenen görev yerine uğurlanan Abdülhamit Han, Kıbrıs’ın kuzeyindeki Yörükler-1 Kuyusu çevresinde sismik araştırma ve sondaj çalışmaları yapacak.

Kendisini Kıbrıs’ın, dolayısıyla Doğu Akdeniz’in sahibi gibi gören Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Kıbrıs’ın çevresini kendi kafasına göre parselleyip İtalyan Eni, Fransız Total ve Amerikan Exxon Moble gibi ünlü enerji şirketlerine peşkeş çekmiş. Abdülhamit Han’ın, Gazipaşa’nın 55 km açığındaki Yörükler-1 Kuyusu çevresinde sondaj çalışmaları yapacak olması Rumların uykularını kaçırıyor.  Çünkü uluslararası deniz hukuku, Rumların, Türkiye’yi yok sayarak Doğu Akdeniz’i kendi kafalarına göre parsellemelerine izin vermiyor.

Özellikle Biden’ın ABD Başkanı olmasından bu yana Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergileyen Yunanistan, Türkiye’nin deklare ettiği kıta sahanlığı haritasının, Rodos, Karpadis ve Girit gibi adaların doğuya doğru uzanan kıta sahanlıklarını gasp ettiğini iddia ediyor. Yunanistan, uluslararası deniz hukukunun anakara ülkeleri ve adalara ilişkin kıta sahanlıklarını belirleyen hükümlerini görmezden gelerek, “Mavi Vatan”ımızda hak iddia ediyor.

“Mavi Vatan”ımızın Doğu Akdeniz parselinde, olması gerektiği gibi bayrak gösteriyoruz. Allah yardımcımız olsun. 

M. KEMAL SALLI

Dünyada yeni nesil sondaj teknolojisine sahip 5 gemiden bir olan Abdühamit Han, Doğu Akdeniz’de, kıta sahanlığımız sınırları içinde, yeni hidrokarbon yatakları keşfetmek ve sondaj yapmak üzere, ”Vira Bismillah” diyerek yola çıktı. 

Mersin Taşucu’nda düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı törenle Doğu Akdeniz’de belirlenen görev yerine uğurlanan Abdülhamit Han, Kıbrıs’ın kuzeyindeki “6. Parsel” olarak anılan bölgede, Yörük-1 Kuyusu çevresinde sismik araştırma ve sondaj çalışmaları yapacak. Abdülhamit Han’ın görev yapacağı bölge Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) olduğu kadar İtalya ve Fransa’yı da kaygılandırıyor. 

Bir bölümü Türkiye’nin BM onaylı kıta sahanlığı haritasıyla kesişen 6. Parsel’de, Mayıs ayından bu yana, İtalyan Eni, Fransız Total ve Amerikan Exxon Moble şirketleri sondaj çalışmaları yapıyorlar. Türkiye’nin güney sahillerinin hemen güneyinde, Doğu Akdeniz’de kıyısı bulunmayan iki Avrupa devletinin ve ABD’li enerji şirketlerinin sondaj çalışmalarından herhangi bir rahatsızlık duymayan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Türkiye’nin “Mavi Vatan”ının sınırları içinde sondaj çalışmaları yapacak olan Abdülhamit Han’ın gelişinden büyük kaygı duyuyorlar. 

Kendisini Kıbrıs’ın, dolayısıyla Doğu Akdeniz’in sahibi gibi gören Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Kıbrıs’ın çevresini kendi kafasına göre parselleyip İtalyan Eni, Fransız Total ve Amerikan Exxon Moble gibi ünlü enerji şirketlerine peşkeş çekmiş. Abdülhamit Han’ın, Gazipaşa’nın 55 km açığındaki Yörükler-1 Kuyusu çevresinde sondaj çalışmaları yapacak olması Rumların uykularını kaçırıyor.  Çünkü uluslararası deniz hukuku, Rumların, Türkiye’yi yok sayarak Doğu Akdeniz’i kendi kafalarına göre parsellemelerine izin vermiyor. 

Türkiye’nin 4. ve en donanımlı sondaj gemisi olan “Abdülhamit Han, Türkiye’nin enerji alanındaki yeni vizyonunun sembolüdür. Daha önce paramızla dahi yaptıramadığımız sismik araştırmaları, sondaj faaliyetlerini keşfedilen kaynakların ekonmiye kazandırılması sürecini artık kendi imkanlarımızla yürüttüğümüz döneme girdik.”

GÜCÜN VARSA HUKUK VE ADALET SENDEN YANA

2018 yılında, İtalyan ve Fransız şirketlerinin yaptıkları sondaj çalışmaları sonucunda Akdeniz’in derinliklerinde hidrokarbon yatakları buldukları konuşulmuş, fakat Eni ve Total, buldukları hidrokarbon rezervlerinin büyüklüğü konusunda herhangi bir açıklama yapmamıştı. Mayıs ayından bu yana yeniden çalışma başlattıkların göre, Eni ve Total, 6. Parsel’de sondaj yapmaya değecek miktarda hidrokarbon rezervi keşfetmiş olmalılar.

Nitekim Rum medyası, geçtiğimiz hafta, Eni ve Total’in 6. Parsel’in derinliklerinde 140 milyar metreküplük bir hidrokarbon rezervi keşfettiklerini, fakat bunun sevindirici büyüklükte bir rezerv olmadığını duyurmuştu. 

Alittia gazetesinde yayınlanan makalesinde, uluslararası ilişkiler uzmanı Harolambus Hrisostamu, Rum Enerji Bakanlığı’nın bu keşfi açıklamakla büyük bir hata yaptığını belirterek, “Türkiye’ye davetiye çıkarıldığını” savunmuştu. Hrisostamu, daha önce bölgede Barboros Hayrettin Paşa, Oruç Reis, Yavuz ve Fatih gibi sismik araştırma ve sondaj gemileriyle çalışmalar yaptığı bilinen Türkiye’nin tahrik edildiğini söylüyordu. 

Türkiye, 18 Ağustos 2020’de, Yunanistan ile müzakere ortamı oluşturabilmek, giderek büyüyen gerginliği giderebilmek adına, bölgedeki sondaj çalışmalarını askıya almıştı. 

TÜRKİYE’NİN KITA SAHANLIĞININ SINIRLARI BELLİDİR

Türkiye, 2019’un Mart ayında, New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne, BM Daimi Temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu aracılığı ile bir harita ulaştırmıştı. Bu harita, uluslararası deniz hukuku esaslarına göre hazırlanmış ve bir kara devleti olan Türkiye’nin kıta sahanlığının dış sınırlarını ayrıntılı olarak belirleyen bir haritaydı. Bu harita, bugün Doğu Akdeniz’deki varlığımızın BM tarafından onaylanmış, kabul görmüş belgesi olarak çok önemlidir. 

BM’nin kabul ettiği tanıma göre kıta sahanlığı, bir kara ülkesinin denizleri kıyısından 200 mil açıklara kadar uzanan ve kara ülkesinin su altındaki devamı sayılan bölgelerdi. Bu tanıma göre Türkiye’nin, kıta sahanlığı alanındaki denizdibi kaynakları, petrol, doğalgaz, madenler üzerinde münhasır hakları vardı. Türkiye’nin izni olmadan, herhangi bir şirket ya da devlet arama ve sondaj çalışmaları yapamazdı. 

Kıta sahanlığı egemenlik alanı belirlemenin ve ilan etmenin bir sonraki aşaması, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) belirleme aşamasıdır. Karadeniz’de, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge sınırları belliydi, fakat Akdeniz’de bu konuda ayrıntılı, kesin bir çalışma yapılmamıştı. Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’e ilişkin, ilan etmeye hazırlandığı münhasır ekonomik bölge haritası büyük oranda kıta sahanlığı haritasıyla çakışmaktadır. 

KITA SAHANLIĞI VE MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE

Kıta sahanlığı, kara ülkesinin başlangıçtan itibaren haklarının olduğu sahalardır. Uluslararası deniz hukukunda kesin tanımı olduğundan, Türkiye’nin bu bölgelerin sınırlarını deklare etme zorunluluğu da yoktu, ama buna rağmen BM’ye ayrıntılı bilgi ve belge verilmiştir. 

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) tanımı ise, yalnızca denizdibi kaynaklarını değil, söz konusu alandaki su kütlesi içindeki canlı ve cansız varlıkları olduğu gibi, bu alandaki akıntı enerjisi, su yüzeyindeki rüzgar enerjisi gibi konuları da kapsadığından, kıta sahanlığı tanımına oranla, çok daha ayrıntılı bir tanımlamadır.

Türkiye Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik alanını henüz resmen ilan etmedi. O nedenle, Fransız, İtalyan, İspanyol ve Yunan balıkçı tekneleri kıyılarımızın 15-20 mil kadar açıklarında rahatça balık avlayabilmektedirler. 

Türkiye, uluslararası deniz hukuku esaslarına dayanarak münhasır ekonomik bölge ilan ettiğinde, yabancı gemilerin bu alanlarda balık avcılığı ya da arama ve sondaj çalışmaları yapmaları mümkün olmayacaktır. Kıta sahanlığını uluslararası deniz hukukuna göre belirledik ve deklare ettik. Münhasır ekonomik bölge haritası da, kıta sahanlığını belirleyen sınırların için de olacağından, kolayca kabul görecektir. Başta Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu nedenle kaygılıdır. 

Özellikle Biden’ın ABD Başkanı olmasından bu yana Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergileyen Yunanistan, Türkiye’nin deklare ettiği kıta sahanlığı haritasının, Rodos, Karpadis ve Girit gibi adaların doğuya doğru uzanan kıta sahanlıklarını gasp ettiğini iddia ediyor. Yunanistan, uluslararası deniz hukukunun anakara ülkeleri ve adalara ilişkin kıta sahanlıklarını belirleyen hükümlerini görmezden gelerek, “Mavi Vatan”ımızda hak iddia ediyor.

Türkiye, Yunanistan’ın bu tezine şiddetle karşı çıkarken, uluslararası deniz hukuku çerçevesinde karşılıklı kıyıdaş olduğu Libya ve Mısır gibi ülkelerle kıta sahanlıklarını belirleyen anlaşmalar yaptığını ve yapacağını belirterek, Yunan adalarının bu konuda asla söz hakkı olamayacağını savunuyor. Çünkü, Yunanistan’ın iddialarını kabul ettiğimizde, Kaş’ın hemen karşısındaki Meis adası dolayısıyla, Mavi Vatan”dan 40 bin kilometrekarelik bir alan kaybetmiş oluyoruz. 

GKRY TÜRKİYE’Yİ DE KIBRIS TÜRKÜNÜ DE YOK SAYIYOR

Diğer taraftan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Ada’nın tamamını temsil ettiğini savunarak, Kıbrıs çevresinde bir takım münhasır ekonomik bölgeler belirleyerek, İsrail ve bazı Avrupa ülkeleriyle anlaşmalar imzaladı. GKRY, Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan Türkiye’ye de, Kıbrıs Türklerine de Doğu Akdeniz’in derinliklerinde keşfedilen hidrokarbon servetinden pay vermeyi hiç düşünmüyor. Kısaca, Yunanistan ve GKRY’nin iddialarını kabul ettiğimizde, güney sahillerimizden denize girmeye niyetlendiğimizde, bu iki komşumuzdan izin almamız gerekecek. Yani Doğu Akdeniz’deki kaybımız toplam 80 bin kilometrekareyi aşıyor. Türkiye’nin, hiçbir hukuksal temeli olmayan böyle bir kayba razı olması mümkün değildir. 

Uluslararası deniz hukukuna göre Yunanistan’ın iddiaları tamamen geçersizdir. Çünkü, her ne kadar Türkiye, 1982 yılında, Uluslar arası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne imza atmamış olsa da, Yunan adalarının, bir anakara ülkesi olan Türkiye karşısında bir hak iddia etmeleri mümkün değil. Geçmişte, uluslararası deniz hukuku esaslarını dikkate almayan anlaşmazlıklarda, Yunanistan gibi düşünenler, hep haksız çıkmışlardır. Çünkü, uluslararası deniz hukukunda, adaların ve anakara ülkelerinin sahip oldukları kıta sahanlıklarının sınırları gayet net olarak belirtilmiştir. Buna göre, iki anakara ülkesi olan Yunanistan ile Türkiye arasındaki Ege Denizi’nin orta hattının doğusunda kalan Rodos, Karpadis ve Girit gibi adaların kıta sahanlıkları söz konusu olamıyor. 

Avrupa Birliği’nin desteğini arkalarına alan Yunanistan ile GKRY, Türkiye’yi Doğu Akdeniz denklemi dışına savurmayı hedefleyen münhasır ekonomik bölgeler ilan etmeyi düşlüyorlar. Yunanistan’ın, Türkiye’yi güney sahilleri boyunca kuşatma hayaliyle, ABD’nin, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatmayı hedefleyen bir terör devleti kurma operasyonları birbirini destekleyerek sürdürülüyor. Yunanistan ayrıca, İsrail, Mısır gibi bölge ülkeleriyle bir dizi savunma ve işbirliği anlaşması imzaladı. 

Bütün bunlar can sıkıcı bir durum ortaya koymuş olsa da, Türkiye de, her türlü olasılığa karşı hazırlıklarını sürdürüyor. Doğu Akdeniz’de ne Yunanistan, ne GKRY, ne de bir başka ülke, Türkiye’nin sahip olduğu hukuki haklara ve bu hakları savunabilecek askeri güce sahip değildir. Abdülhamit Han, Deniz Kuvvetleri’mizin korumasında, hem bu gerçekleri dost ve müttefik ülkelere hatırlatmak hem de sondaj çalışmaları yapmak üzere, “Rast gele” duaları eşliğinde Yörükler-1 Kuyusu’na törenle uğurlandı. 

YUNANİSTAN VE GKRY DOĞU AKDENİZ’DE YALNIZ KALDILAR

Doğu Akdeniz derinliklerinden çıkaracakları doğalgazı Avrupa’ya pompalama çabasında olan İsrail ve Mısır’ın, Abdülhamit Han’ın sondaj çalışmaları yapacağı Yörükler-1 Kuyusu alanıyla herhangi bir ilişkileri olmadığından, bu konuda Yunanistan ile yaşayacağımız anlaşmazlıklarda doğrudan muhatabımız olmayacaklardır. 

2019’dan itibaren, merkezi Kahire’de olan Doğu Akdeniz Gaz Forumu üzerinden bir takım savunma ve işbirliği anlaşmaları imzalamış olmalarından dolayı, Yunanistan’a sözlü destek vermeleri beklenen İsrail ve Mısır’ın Türkiye’yi kaybetmek istemeyecekleri de bir gerçektir. 

İsrail, Levitan bölgesinden çıkracağı doğalgazı, Kıbrıs ve Girit üzerinden Avrupa’ya pompalamayı hedefleyen EastMed boru hattı projesinden vazgeçip Türkiye’ye yöneldiğinden, Mısır da, sahip olduğu 7 trilyon metreküplük rezerviyle Doğu Akdeniz’in doğalgaz terminali olmayı hedeflediğinden, Abdülhamit Han’ın sondaj çalışmaları konusunda taraf olmaktan kaçınacaklardır. Bu durum da, Yunanistan karşısında Türkiye’nin elini güçlendirmiş olmaktadır. 

Ayrıca Mısır, Türkiye ile, Türkiye-Libya arasındaki deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmaya benzer bir anlaşma imzaladığında, Doğu Akdeniz’de, GKRY’nin vermeyi vaad ettiği münhasır ekonomik bölgeden çok daha geniş bir alana sahip olacaktır. Bu da, Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılması demektir. 

Abdülhamit Han, Yörükler-1 Kuyusu çevresinde sondaj çalışmalarına başladığında, bazı görünmez ellerin tahrikiyle, 2020’deolduğu gibi, Yunanistan ile bazı sürtüşmeler yaşayabiliriz. Hatırlanacağı gibi, 2020 yılında, Kemal Reis ile Yunan Gimnos fırkateynleri arasında yaşanan sürtüşme iki komşu ülkeyi savaşın eşiğine getirmişti.  Benzer bir olay yaşanır mı bilinmez, ama Yunanistan’ın, Türkiye’nin çok daha güçlü olduğu Doğu Akdeniz’de bir çılgınlığa kalkışabileceğine ihtimal verilmiyor. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki üstünlüğüne rağmen, “Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-u salah” diyor. İhalarımızla, sihalarımızla, bayraktarlarımızla ve yakın bir gelecekte “Mavi Vatan”ın bekçileri arasına katılacak olan Piri Reis denizaltımız ile TCG Anadolu’muzla çok daha güçlü olacağız. 

“Mavi Vatan”ımızın Doğu Akdeniz parselinde, olması gerektiği gibi bayrak gösteriyoruz. Allah yardımcımız olsun. 

LALA MUSTAFA PAŞA MI OLMALIYDI?

4. büyük sondaj gemimizin adının ne olabileceği düşünülürken, Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın adını taşımasının uygun olacağı konusunda görüşler vardı. Abdülhamit Han, 1878’de, Berlin Anlaşması’nın yumuşatılması konusunda destek vermelerini sağlayabilmek için, mülkiyeti Osmanlı’da kalma koşuluyla, Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiralamıştı. İngiltere’nin 1914’te Ada’yı ilhak etmelerine de karşı çıkamamış, 1918’te de, Ruslarla imzalanan Brst-Litovsk Anlaşması gereği Kıbrıs’tan çıkmak zorunda olduklarını hatırlatamamıştık. Bu acı hatıranın istismar edilebileceğinden kaygı duyanlar, gemiye Lala Mustafa Paşa adını önermişlerdi. 

Yeşilköy önlerine kadar gelen Ruslarla yapılan Ayastefanos Anlaşması’nın ve bu anlaşmanın koşullarını yumuşatabilmek adına 1878 düzenlenen Berlin Konferansı’nın ayrıntılarını bilmeyen ya da dikkate almayanlar, kötü gidişatı durdurma çabasında olan Sultan Abdülhamit’i suçlamışlardır. Sultan Abdülhamit’in İngilizlerle imzaladığı Kıbrıs’a ilişkin anlaşmanın sol üst köşesine, “Hukuk-i Şâhâneme asla halel gelmemek şartıyla muhanedenameyi tasdik ederim” notunu düşme nedenini bilmeyenler acı anıları dile getiriyorlar. İngiltere ile yapılan anlaşmada, “Ruslar Kars ve Ardahan’ı boşalttıklarında anlaşmanın sona ereceğine ilişkin bir madde de vardı, Fakat, Ruslar 1918’de Brst-Litovsk Anlaşması’yla söz konusu illeri boşalttığında,  İngiltere Kıbrıs’tan çekilmemişti. Tarihi kişileri alkışlarken de, suçlarken de, koşulları bilmek durumunda olduğumuzu unutmayalım. 

Abdülhamit Han’dan, tez zamanda müjdeli haberler beklemekteyiz.

Önce Vatan Gazetesi

Check Also

Çamlıca Kulesi’nden İstanbul’a 360 Derece Kuş Bakışı

İstanbul’un simgeleri arasında yerini alan Çamlıca kulesi eşsiz manzarası ile 29 Ekim Cumhuriyet bayramı’na özel …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir