Yıllarca Agos gazetesinde yazmış, Azerbaycan’a ve Türkiye’ye karşı kanlı dişlerini bilemiş Ermenileri kendisine Arzu Geybulla diye bir gazeteci var. Hanımefendi kendi doğduğu topraklara ve aynı zamanda şuan yaşadığı topraklara karşı öyle bir kinle, nefretle dolu ki, her adımda bu kini, nefreti kusmaktan mazoşistçe zevk alıyor sanki.
Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra girdiği savaşı kaybedince, bunun da kendine özgü öznel ve nesnel nedenleri vardı, halkın içindeki umutsuzluğu kullanacağını zanneden belli başlı Batıcı liberal fonlar, vakıf ve dernekler farklı stratejiler üreterek liberal, savaş karşıtı, Batı’nın çökmüş ahlaki değerlerini temel olarak kabullenen, bizimse savaşı kaybetmemizin en büyük nedeninin milli manevi zenginliklerimiz olduğunu, bu değerlerin artık eskidiğini, yeni dünya düzeninde Azerbaycan’ın savaşmamalı, tam tersi barışçıl bır tavır sergilemeli gerektiğini savunan bir gençlik oluşturmağa yeltendiler. Bu oluşturulmağa yeltenilen gençlik için yıllarca Batı fonlarından oluk oluk paralar aktı Azerbaycan’a. Gürcistan’daki Batıcı ve Amerikancı okullarda, sivil toplum örgütlerinin, vakıfların, derneklerin düzenlediği toplantılarda yıllarca cinsel ve ahlaki özgürlük, aile yapısının gereksizliği, Azerbaycan’da halk iktidar dayanışmasının itibarsızlaştırılması ve dahası Aliyevlere karşı oluşturulacak direniş gösterilerinde gençlerin aktif rol alması gerektiği gibi fikirlerle beyinler yıkandı. Ulusötesi medya onların eline oynadı, ülke içinde ve dışında oluşturulmuş sosyal medya platformları bunları pohpohladı, bunların üzerinden hibeler aldı, gerektiğinde o gençleri tutuklatarak hayatlarını karartmaktan ve böylece onları yalancı ve yarım yamalak obje haline getirmekten dahi çekinmedi. Kaç yazar, kaç gazeteci tanıyorum şuan yarım yamalak obje olmanın ezikliği altında eziliyor.
İşte o yarım yamalak eziklik yaşayan objelerden birisi de İstanbul’da yıllarca Ermenice yayın yapan Agos gazetesinde çalışmış, en gerekli anlarda yazdığı anlarda Azerbaycan’ın sırtından hançerle vuran Arzu Geybulladır kuşkusuz. Arzu Geybulla’nın kendisini Azerbaycan’da pek tanıyan yok açıkçası, babası Geybulla Geybullayev’i belki Sovyetler döneminin aydın kesimi tanır. Babası Azerbaycan’da bir üniversitenin rektörüydü, daha sonra yaşamını Türkiye’de sürdürdü ve galiba Ankara’da vefat etti. A.Geybulla’nın asıl isminin duyulması bir dönem Azerbaycan’daki muhalefete uygun yayınlar yapmak için bölgede çıkarları olan ülkelerin özel servislerince kurulmuş Meydan Tv’nin İngilizce versiyonunda editör olarak çalıştığı zamanlara tekabül ediyor. O dönemlerde hanımefendi aynı zamanda Istanbul’daki Ermenilerin en önemli yayın kuruluşu olan Agos gazetesinde ve diğer Ermenilerce finanse edilen uluslararası vakıf ve derneklerin sitelerinde, bazı yabancı önemli ve önemsiz medya kuruluşlarında Azerbaycan ve onun iktidarı aleyhinde yazılar yazıyordu. Azerbaycan iktidarını seveceksiniz diye bir zorunluluk yoktur hiç kuşkusuz, ama konu milli meseleler olunca Arzu Geybulla, aynı zamanda onun arkadaşları sürekli olayın dışında kalıyor, hatta çoğu bırakın olayın dışında kalmağı, Azerbaycan’a saldırıyor, dışarıdaki mihraklardan aldıkları emirler doğrultusunda Azerbaycan devletini itibarsızlaştırmak misyonu üzerinde yoğunlaşıyorlardı.
27 Eylül 2020 tarihinden itibaren şanlı Azerbaycan ordusunun işgal altında bulunan topraklarımızda yürüttüğü kurtarma operasyonu kuşkusuz birilerini bir hayli rahatsız etmiş olacak ki, onlar sürekli olarak zamanında yetiştirdikleri, yetişmeleri için hibeler ayırdıkları Arzu Geybullaları, Giyas İbrahimlileri, Nermin Şahmarzadeleri piyasaya sürüyor, sözde Azerbaycan halkının savaşa karşı olduğunu göstermeğe çalışıyorlar. Arzu Geybulla birkaç gün önce ulusötesi bir medya araştırma kuruluşu olan Barış ve Savaşta Habercilik Enstitü’nün resmi sitesinde Azerbaycan’ın 27 Eylül’den bu yana peşpeşe kazandığı başarılara gölge düşürmek amacıyla aklınca bir yazı yamış. Savaşta kahraman askerlerimizin ve sivil halkımızın şehit olmasını asla umursamadan, Ermenilerin sivil yerleşim yerlerini bombalaması haberleri üzerinden es geçerek birkaç konu üzerinde odaklanmış. Alaycı bir biçimde ‘‘ben uluslarası hukukun ne yapmalı olduğunu da biliyorum, yıllarca hiç bir şey yapmadığını da biliyorum’’ dedikten sonra ‘‘ben insanların kazanılan zaferlere neden bu kadar sevindiğini anlamıyorum’’ – diyor densizce bayan Geybulla. Neden sevinmemeliymişiz? Bu savaş bizim yıllarca beklediğimiz bir savaştı ve şuan o savaşta herkes, tüm Azerbaycan halkı omuz omuza. Herkes Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın kararlılık sergilemesinden, yaptığı diplomatik hamlelerden memnun. Ama Arzu Geybulla ve ihanet arkadaşları memnun değiller belli ki. Neymiş efendim, bu Aliyev iktidarının meşrulaştırılması için bir girişimmiş. İnanın, savaş başladığından bugüne aynı cümleleri Ermenistan Milli Güvenlik Servisi’nin kontrölünde olan siteler, gazeteler ve dergiler de pompalıyor. Anlıyorsunuz, değil mi?!
Bence, Arzu Geybulla şunu iyi anlamalı: biz savaş propogandası yapmıyoruz!
Yapmağa ihtiyaç dahi duymuyoruz.
Zira biz kendi öz topraklarımız için savaşıyoruz. Biz kendi topraklarımızı işgalden kurtarmak için mücadele veriyoruz. Ve asla vazgeçmeyeceğiz. Sımsıkı kenetleneceğiz Ali Baş Komutanımızın etrafında. Bunu efendilerine de aynen böyle ilet.