Ya da Ali Kerimli neyin peşinde?!
Azerbaycan 27 Eylül sabahı karşı saldırıya geçti ve 44 gün süren savaşta zafer kazandı. Bu zafer öyle bir zaferdi ki, 2873 canımızın şehadetiyle tescillendi. Bu zafer Azerbaycan’ı varetti. Bu zafer Azerbaycan’ı yenigi travmasından kurtardı. 200 sene boyunca bu zaferin düşlerini kurduk hep. 200 sene boyunca masallardan gelecek bir kurtarıcı, bizi zafere götürecek bir komutan bekledik. Geldi sonunda ve bizi zafere götürdü. Topladı hepimizi, topyekun bir vücut olduk etrafında. Yürüdük peşinden ve 44 gün içinde zafer üstüne zafer kazandık. Urganlarla tırmandık surlara. 1453 yılında İstanbul’un fethindeki surlara bayrak dikenler şanlı askerlerin Azerbaycan’daki torunları bu kez Şuşa’da tecella ettiler. Bu zaferde adsız kahramanlarımızın emeği çok büyük. İsimleri asla bilinmeyecek, silahsız, kol gücüne, hançerini Ermeni’nin kalbine saplayarak bizlere zafer yaşatan adsız kahramanlarımız. Sokaklarda, caddelerde dalgalanan şanlı ayyıldızlı bayraklar onların eseriydi. Gencecik fidanlardı, toprağa düştüler. İşgalden kurtarılmış topraklarımızda bir çiçek, bir gül misali tekrardan yeşermek için…
Topraklarımız işgalden kurtarıldı, zaferimizi ilan ettik, yeni bir döneme girdik millet olarak. Beklenen oydu ki, yine savaş günlerinde olduğu gibi herkes devletinin, Vatanının, milletinin yanında olacak. Olduk da. Üç beş çatlak ses yayıldı içimizden etrafa, onların da kim olduklarını zaten biliyoruz. Neden rahatsızlar farkındayız. Bu kazanılan zaferle beraber Zengezur yolunu kullanarak Ankara’dan Bakü’ye kadar gidecek, ordan da Orta Asya’ya açılacağız Allah’ın izniyle. Yani yıllardır hayal dedikleri Turan gerçek oluyor. Kolay mı?! Tabii, düşman ve onun içimizdeki 5.kolları rahatsız olacak ve kollarını sıvayacaklar bu iş olmasın diye. Bu 5.kol eğer zamanında rahmetli Elçibey’e ihanet yolunu tutmuş, şimdiyse her yerde ‘‘Elçibey yolunun askeriyim’’ diye avaz avaz bağran Ali Kerimliyse, ona ne demeli?! Belki de içinizden şunu geçiriyorsunuz: kardeşim, bunlar Azerbaycan’ın iç sorunları! Hayır, efendiler, yok öyle bir dünya! Madem ki, onlar sizin gözünüzü boyuyorlar Elçibey, Elçibey diye, bir zahmet düşünsünler Elçibey eğer bu dönemde yaşamış olsaydı, hangi safta alırdı yerini?! Diplomasi savaşında sayın Ali Baş Komutan’ın yanında mı olurdu, yoksa 5.kolla beraber mı hareket ederdi?! Bana sorarsanız eğer ben sayın İlham Aliyev’in yanında olurdu derim…. Peki, şimdi hal böyleyse Azerbaycan Halk Cephesi Partisi başkanı sayın Ali Kerimli neden Özgür Avrupa radyosuna verdiği röportajda benim zaferimi hiçe sayarak benim şehidimi aşagılıyor?! ”Üç beş defa daha zayıf rakip olan Ermeni’nin işgalinden toprakları kurtarmak pek te büyük başarı değil”- diyor sayın Ali Kerimli. Rakip mi?! Oyun mu oynuyoruz sayın Kerimli?! Verdiğimiz şehitler o zaman bir oyun kurbanı mı?! Bu düşünceyi nerden aldınız?! Kim öğretti bu dilleri size?! Ermeni rakip değil ve asla da olmadı. Savaşta üzerimize kurşun yağdıran Ermeni’nin tek bir adı var: o da düşman! Bunu ayrıştırmanız için mutlaka o günlerde bir savaş alanına gitmeniz gerekiyordu. En azından gerçekleri gözünüzle görmeniz için. Gitmediniz, ama şimdi medyada ahkam kesiyorsunuz. Ha, bir de kardeş ülkede sizin söylediklerinize inananlar var. Onlar nerden bilecekler sizin yaptıklarınızı?! Elçibey ekölünün maskesi altında öyle ustaca saklanmışsınız ki, yıllarca, bakanlar sizi melek sanıyor. Oysa sadece söylediğiniz bu bir cümle bile sizin yıllardır maskenin altında sakladığınız gerçek yüzünüzü göstermemiz için yeterlidir sanırım.
Günün birinde Turan kurulacak, günün birinde ekomnomik ve sosyopolitik birlikteliğimizi konuşacağız, o zaman bakalım Ali Kerimli’nin ve yandaşlarının, bu zafer değil diyenlerin konuşmağa sözleri olacak mı?! Bence, olacak! Elçibey’in aleyhinde türlü türlü iftiralar yazdırmış, daha sonraysa gittiği her yerde kendisine Elçibey ekolünün devamcısı diyen birisi konuşmak için söz mü bulamayacak Allah aşkına?!PS: Siz zaferimize gölge düşürmek gibi bir hadsizliğe yeltendiniz, başkan yardımcınızın kızıysa sizden önce 2873 can için ONLAR ŞEHİT DEĞİLLER demişti. Sayın okurlar, nasıl söylemler çok benziyor değil mi?! Ben şahsen Ali Kerimli’nin Fuad Kahramanlı’nın kızına itiraz edeceğini düşünmüştüm. Ama nerde?! Demek ki, aynı kapının uşağıymışlar…
Oktay Hacımusalı