Azerbaycan’ın 28 yıl sonra Ermeni işgalinden kurtardığı Karabağ bölgesinde yasadışı uyuşturucu bitki üretimi yaptığı ve bu konuda her zaman kendisine kol kanat geren İranla beraber hareket ettiği yıllardır kimseye sır değil. Azerbaycan’ın bu konuyu uluslararası kamuoyunda defalarca gündeme getirmesine rağmen, sorunun çözümü için ciddi bir önlem alınmadı ve her zaman olduğu gibi çifte standarda tanık olduk. Sorunun henüz çözülememiş olması, bu kayıtsızlık ve siyasi ikiyüzlülüğün sonucudur.
Uluslararası kuruluşlar da yaklaşık bir yıl önce Ermenistan işgalinden kurtarılan Azerbaycan topraklarını uyuşturucu ve kaçakçılık için üreme alanı haline getirdiğini biliyor. Dünyanın ana uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı yollarından biri, yıllarca Ermenistan’ın kontrolünde bulunan Azerbaycan topraklarından geçti: uluslararası hukuk açısından, Azerbaycan şu anda işgalden kurtardığı topraklarda olup bitenlerden, ayrıca uyuşturucu geçişi ve diğer ulus ötesi suçlardan sorumlu olamazdı. Çünkü bu topraklar 28 yıl Ermeni silahlı kuvvetlerinin işgali altında bulundu. Uluslararası örgütlerin tüm çağrı ve tavsiyelerine kulaklarını tıkayan Ermeni devleti uluslararası hukuk norm ve ilkelerine aykırı davranarak yasadışı eylemlerini senelerce sürdürdü. Ermenistan tüm uluslararası normları görmezden geldi ve yıllarca işgalden vazgeçmedi. Bunun temel nedenlerinden biri, ekonomik olarak mücadele eden Ermenistan’ın işgal altındaki toprakları uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı için bir geçiş noktası olarak kullanması ve bundan maddi gelir elde etmesiydi.
Yıllarca işgal altında kalan Azerbaycan toprakları uluslararası hukuk açısından kontrolsüz bir bölge olarak bilindiği için bu alanlar sadece uyuşturucu kaçakçılığı için değil, aynı zamanda diğer uluslararası tehlike eylemleri için de elverişli koşullara sahipti – teröristlerin eğitimi ve transit geçişi, uyuşturucu üretimi, tehlikeli maddelerin transferi ve diğer amaçlar. Bu bölgenin Ermeni makamları tarafından uyuşturucu kaçakçılığı için bir geçiş noktası olarak kullanılması, bir dizi uluslararası kuruluş tarafından zaten onaylanmıştır.
Örneğin, Fuzuli bölgesinde Azerbaycan Ordusunun kurtardığı topraklarda büyük bir uyuşturucu üretimi için alan ve üretim laboratuvarı bulundu. Bu aslına bakılırsa uluslararası kamuoyunun bazı önemli noktaları gözardı etmemesi gerektiğini kanıtlamaktadır. Uyuşturucunun Karabağ bölgesindeki kontrolün sağlanamadığı İran sınırında bulunan topraklar üzerinden Güney ve Doğu güzergahından Batı’ya ve Kuzey’e taşınması hakkında yeterli bilgiler elimizdeydi ve Bakü herzaman bu konuları dillendiriyordu. Ancak bu laboratuvar olgusu, Ermenistan’ın sadece kontrolsüz toprakları uyuşturucu için geçiş noktası olarak kullanmadığını, aynı zamanda orada da uyuşturucu kaynaklı yapay ilaç üretiminin yapıldığını kanıtlıyor.
Muhtemelen burada uyuşturucu üretimi sadece satış için yapılmadı. Büyük olasılıkla, yıllarca kontrolsüz topraklarımızda toplanan asi çetelerin üyeleri de uyuşturucu girdabına sürüklendi. Yani sadece para değil, farklı etnik gruplardan ve radikal ideolojilerden oluşan terörist birlikleri Karabağ’a getiren bir “uyuşturucu cenneti” oluşturma vaatleri de vardı. Tarihi geleneğe baktığımız zaman terörü ve uyuşturucuyu bir arada sürdürme geleneğinin de Ermenistan’a ve İran’a ait olduğunu göreceğiz.
Faktyoxla Lab. olarak işgalden yeni kurtarılan topraklarımızda yıllarca iki devlet tarafından yürütülmüş olan uyuşturucu kaçakçılığının dünyada nasıl yankılandığının izini sürdük.
Geçtiğmiz yıl Nisan ayında ABD’nin dünyaca ünlü ulusal ve uluslararası konularla ilgili yayın yapan analiz blogu War On The Rocks’ta Stephen Blank imzalı İran’ın Güney Kafkasya bölgesi için ciddi tehdit unsuru olmasından bahs eden bir makale yayınlandı. Makalede İran’ın diğer üç ülkeyle beraber Karabağ’daki sözde hükümetle enerji sevkiyatı konusunda işbirliğinin bir süredir devam ettiği vurgulanıyor ve Ermenistan hükümetinin İran ile daha geniş ilişkisinin bir parçası olarak bu işbirliğini desteklemesinin olası olmasına dikkat çekiliyordu.
Blank uluslararası normlardan bu kopuşun içinde resmi Erivan’ın bu ilişkilerden ciddi siyasi buhran yaşayacağını söylüyordu: ‘‘Bu tür bir işbirliği, İran’ın Karabağ’a ve Karabağ üzerinden uluslararası hukuka aykırı olacak silah ve uyuşturucu sevkiyatına da kapı açıyor. Bu büyük bir tırmanışı temsil edecek ve Azerbaycan için ciddi bir tehdit oluşturacaktır. İran, Azerbaycan ile ilişkilerini tehlikeye atmaya istekli olduğundan ve silahlarını ve füze yayılımını Yemen’deki Husiler gibi müşterilerine verdiğinden, Tahran’ın Dağlık Karabağ’daki müttefiklerine silah göndermesi makuldür. Tabii, burda uyuşturucudan gelen parayı gözardı etmemeliyiz .
Ondan önceyse, Carlisle Kışlası’nda ABD Ordusu Savaş Koleji Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde profesör olarak çalışan, şuansa Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nde Kıdemli Araştırmacı olarak görev yapan dr.Stephen Blank Silkroadstudies için bir rapor hazırladı.
“Azerbaycan’ın Güvenliği ve ABD Çıkarları: Yeniden Değerlendirme Zamanı” isimli raporda Blank konuyla alakalı şu değerlendirmelerde bulundu: ‘‘Açıkçası, İran, İsrail veya ABD tarafından bir üs olarak kullanılabileceğinden korkarak Azerbaycan’a karşı düşük seviyeli ama aralıksız ve uzun süredir devam eden bir yıkım, terör ve tehdit kampanyası yürütüyor. ABD’ye veya İsrail’e orada bir üs verirse saldırıya uğrar. Atlas Siyasi Araştırmalar Merkezi başkanı Elhan Şahinoğlu Bakü’de bir yuvarlak masa toplantısında şunları söylemişti: Şu anda orada askeri eğitimler veriyorlar, İran topraklarından Azerbaycan’a uyuşturucu trafiği durmuyor.”
Konuyla ilgili İngiliz bir yazar olan Harrold Cane Dağlık Karabağ’daki yasadışı faaliyetlere ilişkin şok edici açıklamaları detaylandıran bir kitap yayınladı. Araştırmacı yazar Harrold Cane, etkileri Kafkasya bölgesinin çok ötesine uzanan ve uluslararası toplum üzerinde derin etkileri olan bir suçlar kataloğuna ışık tutmak amacıyla yazdığı Narko-Karabağ isimli kitabında haftalarca Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ı turist kılığında gezmek de dahil olmak üzere Kafkasya’da zaman geçirdiğini, bu süre zarfında endüstriyel ölçekte insan ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı silah ticareti ve doğal kaynak hırsızlığı ile karşılaştığını belirtti.
“Mevcut durumu nedeniyle Dağlık Karabağ bir boşluk içinde. Bu gerçek acımasızca istismar edildi ve bölgenin uluslararası organize suçlar için bir takas odası olarak kullanılmasına izin verdi” diyor ve güvenlik endişeleri nedeniyle bir takma ad benimseyen yazar, kitabın Ermeni Mafyası gibi aktörlerin ilgisini çektiğini gözler önüne seriyor.
Hatta kitap yazılırken, İran Devrim Muhafızları, Afgan uyuşturucu baronları ve dünyanın en önde gelen yasadışı silah ve uyuşturucu tüccarlarından bazıları Cane’yi Erivan’da gece geç saatlerde kaldığı otele ziyaret bile ettiler ve kendisi Hankendi’nde kolluk kuvveleri tarafından dövüldü. (Kaynak)
Belli ki, Ermenistan’da ve o sırada işgal altında bulunan Karabağ’da bulunan suç örgütleri söz konusu durumun belgelenmesini istemiyorlardı.
İsrail’in ünlü medya kuruluşlarından olan Israel Hayom’un köşe yazarı Nurit Greenger Kedi uzaktayken fareler oynayacak isimli bir yazı yazarak İran ve Ermenistan arasındaki pis işlerin sadece uyuşturucu kaçakçılığı üzerine konuşlanmadığını gözler önüne serdi. Geçtiğimiz yılın Nisan ayında yazdığı yazıda bağımsız bir haber kaynağı olan Araz News’e dayanarak, sınır kapısında meydana gelen tek menfur eylemin uyuşturucu kaçakçılığı olmadığını bildiren Greenger Devrim Muhafızları’nin o dönemde Ermenistan’ın elinde olan Karabağ’a yakıt, gıda ve inşaat malzemeleri gönderdiğine de dikkat çekti. Yazar yazısını şöyle sürdürdü:
‘‘Kaynaklarıma göre, İran’ın kuzey batısından gelen İran tırları, uydu görüntülerinde görüldüğü gibi en az iki farklı giriş yolu kullanarak Ermenilerin elindeki Karabağ bölgesine giriyor.
Bir rota, Tebriz’den, Goris-Lachin karayolu üzerinden Dağlık Karabağ’ın başkenti Stepanakert’e (Hankendi) giden İran’ı sınırlayan güneydeki bir Ermeni kasabası olan Meğri’ye başlıyor.
İkinci rota İran’ın Erdebil eyaletinin kuzey doğusundaki Khomarlı’da başlıyor ve 1990’ların başından beri İran-Azerbaycan sınırı olan Ermeni kontrolündeki toprakların bir bölümünü geçen Azerbaycan’ın Cebrail ilçesine gidiyor.
İran tarafında, her iki geçiş noktası da İran’ın M12 Otoyoluna bağlanıyor.
Ermenistan’ın Meghri kasabası ile Azerbaycan’ın Horadiz kasabası arasında uzanan Azerbaycan sınırının 132 km’lik kısmını Ermeni kontrolü altına aldı ve buralar Tahran’ın “Artsakh Cumhuriyeti” ile temas noktası.
İran dindar ve düzenli bir ulus olduğunu iddia ederken, bu sınır kapısından ağır suç işleyerek uyuşturucu, silah ve yakıt taşıyor. Bu İngiliz yazar Harrold Cane’in kaleme aldığı ‘’İslam Cumhuriyeti’’ başlıklı makalesinde kapsamlı bir şekilde anlatıldı.
İranlı kaçakçılar, İran’ın kuzeybatı kesimindeki Sufian ve Tebriz’de bulunan ve çoğunlukla Nasr Company’nin bir yan kuruluşu olan Nasr Novin Mishu Company’ye ait olan İran plakalı kamyonları kullanıyor. Kaçakçılar, uyuşturucu maddeyi Araz Nehri üzerinden Dağlık Karabağ bölgesine, Avrupa’nın arka geçidine açıkça taşıyor.
Sonuç olarak Ermenistan’ın, İranla beraber Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını yıllarca bu amaçla kullanarak devlet düzeyinde yasa dışı uyuşturucuların üretimi ve satışı ile uğraştı. Bunu haktan yana olan dünya basını da görüyor ve yazıyor. Bu yazılanlar Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri liderler zirvesine video konferans yoluyla katılarak Karabağ meselesine ilişkin açıklamalarda bulunan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in söylediklerini bir daha kanıtlıyor.