Yoğun ısrarlar üzerine yazılarımı kısa tutacağım. Söz veriyorum artık bu köşede kısa yazılar bulacaksınız. Gelelim gündeme …
Yoğun ısrarlar üzerine yazılarımı kısa tutacağım. Söz veriyorum artık bu köşede kısa yazılar bulacaksınız. Gelelim gündeme ..
Dünden beri gündem ne?
Man Adası davası ve ODTÜ’lülerin Ali Babacan’ı kampüse almamaları. Diğer taraftan zorunlu din dersinin iptal edilmesini de hatırlamak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Man Adası belgelerini yayınlayıp bunları meclis kürsüsünden dillendiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na çok sert hakaretler etmişti. Üstelik “İspat et. İspat ettiğin anda ben cumhurbaşkanlığını, siyaseti bırakacağım” diye meydan okumuştu. Kılıçdaroğlu hakkındaki dava Yargıtay tarafından bozuldu. CHP’li milletvekilleri Erdoğan’ı istifaya çağırıyor.
Erdoğan hiçbir şey yapmayacak. Bu Erdoğan’ın taktiği. Erdoğan rahat. O gün gündem oydu, gündemi atlattı. Bugün Erdoğan’ın kendi tabanı nasıl olsa bu gündemi satın almayacağı için oldukça rahat. Sonuçta istifa etmeyecek. Ancak gerçek şu ki Kemal Kılıçdaroğlu gene kazandı.
Ali Babacan ve ODTÜ’lüler
Ali Babacan’ı kampüse sokmayan ODTÜ’lüler gündemin baş köşesine oturdu. Ali Babacan ODTÜ’ye gidip konuşma yapacaktı. ODTÜ’deki sol görüşlü öğrenciler ziyaretine ve konuşma yapmasına izin vermediler. Bu ciddi olarak tartışılıyor.
ODTÜ’lülerin davranışını yorumlamayacağım. Bazıları bu hareketin doğru olmadığını düşünüyor. Sonuç olarak Ali Babacan orada konuşurdu, ODTÜ’lü öğrenciler dinlemeyebilirdi, konuşmasına katılmasalardı, konuşmasına katılıp protesto etselerdi veya konuşmasına katılıp soru sorarak köşeye sıkıştırsalardı vs diyenler var. ODTÜ’lünün karakteri buna uygun değil. Çünkü tanıyorum onları.
ODTÜ’lülerin davranışlarından bahsetmeyeceğim. Benim üzerinde durmak istediğim konu Ali Babacan’ın neden iyi bir çıkış yapamadığı. Türkiye’yi biraz iyi takip eden, siyasi öngörüsü olan herkes Ali Babacan’ın çok daha ciddi bir çıkış yapabileceğini, kararsız kitleyi çok daha seri bir şekilde ikna edebileceğini ve oy oranını en az İYİ Parti kadar hızlı şekilde arttırabileceğini düşünüyordu. Bunu başaramadı.
Babacan Neden İyi Bir Çıkış Yapamadı?
Normal şartlar altında Babacan iyi eğitim almış bir siyasetçi. Kullandığı dile ve söylemine bakıyorum; eleştirilebilecek çok fazla bir şey yok. Babacan partisini çok başarılı bir söylem üzerine kurdu. Tercih ettiği kelimelere, durduğu yere bakılırsa, aslında tam da AKP’den kopan kitleyi ikna edebilecek bir yerde duruyor.
Beğenmeyenler, eleştirenler olabilir ama Ali Babacan CHP’ye alternatif bir parti kurmadı. AKP’ye ve muhafazakar sokağa hitap eden bir parti kurdu. Bu nedenle CHP’lilerin beğenmemesini çok iyi anlayabiliyorum. Ama Ali Babacan’ın partisini o muhafazakar sokağa göre değerlendirmek gerekiyor. Benim gözlemlerime göre DEVA Partisi muhafazakar sokağın gerçeklerine bakıldığı zaman şu anda ayakta durabilen ve kararsız kitlenin seri bir şekilde gidebileceği birinci adres olarak duruyor.
DEVA Partisi Neden Net Bir Sonuç Alamıyor?
Öncelikle başlarda çok ketum davrandılar. “Muhafazakar sokakta inanılmaz bir Erdoğan sevgisi var, O’nun gölgesine bile basmayalım, bekleyelim sistem çöksün, ondan biz de payımızı alırız” anlamında bir duruş sergilemeye çalıştılar. Bu çok doğru bir tercih değildi.
Ali Babacan konuşurken geçmişteki başarıları sahipleniyor, “onları biz yapmıştık” diyor ama Babacan’ın da Davutoğlu’nun da bu ülkeye konuşma borçları var. Bildikleri birçok şeyi açıklamak gibi bir borçları var bu ülkeye. Bunu yapsalar, çok daha net bir dille eleştirseler ve somut veriler üstünden eleştiri getirseler, geçmişte neden o kadar uzun süre AKP tablosunun içinde kaldıklarını açıklasalar ve son olarak partiden kopuşlarının neden bu kadar geç olduğunu izah etseler daha seri bir şekilde toplumda karşılık bulacaklarını ve partilerini daha hızlı büyüteceklerini düşünüyorum.
Din Dersi Artık Zorunlu Değil …
Anayasa Mahkemesi laik bir ülkede zorunlu din dersinin verilemeyeceği hükmüne vararak zorunlu din dersini iptal etti. Veliler çocuklarının bu dersi almalarını istemediğini ifade ettiklerinde din dersi almayacaklar.
Her din yorumu, her din ekolü beşeri yorumlara dayanır ve o beşeri yorumlar az veya çok doğru olabilir, yanlış olabilir, eksik olabilir, hepsinden ötesi bazı insanlar o yorumlara katılmayabilir. Bu nedenle Türkiye’de verilen zorunlu din dersi çok yanlış bir yerde duruyordu. Batıdaki uygulamalarda zorunlu olarak ahlak dersi var. Bu ahlak dersi kendi içinde tamamen seküler ahlaka dayalı bir ders olsa da dünya dinleri tanıtılabiliyor. Çocuğunuzun ait olduğu inanca göre din dersi almasını istiyorsanız, çocuğunuzu seçmeli olarak ilgili ders almasını sağlayabiliyorsunuz. Ama zorunlu olan bir ders var; ahlak. Ahlakı da seküler verilerle ve normlarla öğretiyorlar. İnsanları ahlaklı olmaya teşvik ediyorlar. Görünen o ki, özellikle iş ahlakına baktığımızda Batılılar daha ciddi sonuç almış görünüyorlar. İş ahlakı çok daha üst seviyede. Bu perspektiften bakmak gerekiyor. Kişisel olarak ben zorunlu din dersine kesinlikle karşıyım. Din dersinin ahlak normları üstünden seküler verilerle öğretilmesini destekliyorum. Ama okullarda din dersinin seçmeli olarak okutulmasına da karşı değilim. Seçmeli olarak okutulacak din dersi mezheplere dayalı olmamalı, bir tarikata veya cemaate katılmaya gerek kalmayacak şekilde dogmatik bir din dersi olmalı.