Soframıza Saldırı: Yapay Etle Kurulan Yeni Küresel Esaret
Artık yeter. Biri bunları durdursun
Bu bir çığlık. Sadece et fiyatlarına değil, insanlığa açılan küresel bir savaşa karşı yükselen bir çığlık.
Bill Gates’in o çok tartışılan sözleri:
“Hedefimiz organik et ve deniz ürünlerinin tüketimini 2030’a kadar bitirmek. Serbest kesim et tüketimi sona erecek.”
Bu sözler bir niyet beyanı değil, küresel bir emir komuta zincirinin açık ifadesidir.
Bugün yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da et fiyatları uçurumdayken, çiftçiler iflas ederken, hayvancılık bilinçli şekilde yok edilirken “yapay et” devreye sokuluyor. Hollanda’da, Belçika’da, Avustralya’da hayvancılık yapan çiftçilerin elinden tarlaları, hayvanları alınırken sadece ekonomik krizden mi söz ediliyor sanıyorsunuz?
Hayır!
Bu bir sistematik saldırı.
Bu bir plan.
Ve planın arkasındaki güç: Küresel Gıda Kartelleri.
Bugün Gates ve benzerlerinin fonladığı şirketler, laboratuvar ortamında “et benzeri” ürünleri piyasaya sürerken, gerçek et üretimini pahalı ve “sorunlu” göstermek için her yolu deniyorlar. Hayvanların çevreye zararlı olduğu, karbon salınımını artırdığı gibi bahanelerle insanlar suçlu ilan ediliyor.
Ama mesele çevre değil.
Mesele kontrol.
Sofranı, tabağını, gıdanı, bedenini ve zihnini kontrol etmek!
Peki buna karşı çıkan ülkeler neyle karşılaşıyor?
Bakın dünya haritasına:
Tarımda, hayvancılıkta kendi üretim modelini korumaya çalışan liderler, bir anda içeriden muhalefetle, medya operasyonlarıyla, sokak eylemleriyle, hatta darbeyle karşı karşıya kalıyor.
Bir lider çıkıp “Biz halkımıza yapay et yedirmeyiz, üreticimizi destekleyeceğiz” dediğinde, onun karşısına anında “insan hakları”, “ifade özgürlüğü”, “ekonomik kriz” söylemleriyle çıkan bir muhalefet bloğu yaratılıyor.
İçeriden değil, dışarıdan kurgulanmış muhalefet.
Bir “başka mutfaktan” hazırlanmış proje.
Ve boyun eğmeyenlere ne oluyor?
Ya görevden indiriliyorlar, ya da ekonomik çöküşle tehdit ediliyorlar.
Çiftçisine destek olan hükümetler, IMF sopasıyla hizaya çekiliyor.
Kendi halkına üretim yapmaya çalışan devletler, “demokrasiye aykırı davranıyor” gerekçesiyle baskıya uğruyor.
Bu bir tesadüf değil.
Bu, küresel mafyanın sofrasıdır.
Ve bizleri de tabağa koymak istiyorlar!
—
Ama Bu Savaşa Direnenler de Var: Küresel Lobiye “Hayır” Diyen Ülkeler
Her şey bu kadar karanlık değil. Küresel elitlerin “yapay et, yapay gıda” dayatmasına karşı çıkan, tarımını ve hayvancılığını korumaya çalışan cesur ülkeler de var. Onlar, küresel tröstlerin baskısına rağmen halklarının beslenme hakkını savunuyor.
Macaristan:
Başbakan Viktor Orban, yapay gıda lobilerine karşı açıkça tavır aldı. Tarım Bakanlığı, yapay etin ülkeye girişine karşı olduğunu belirtti. Orban, gıda egemenliğini bir bağımsızlık meselesi olarak görüyor.
İtalya:
2023’te hükümet, yapay et üretimini ve satışını yasaklayan bir yasa çıkardı. Sağlık ve kültürel değerlere zarar vereceği gerekçesiyle bu yasa, İtalyan halkının geleneksel mutfağını koruma amacı taşıyor.
Rusya:
GDO ve yapay gıdaları kısıtladı, milli üretim politikalarını artırdı. Putin, bu konuda Batı’nın baskılarına rağmen geri adım atmadı. Yapay et ve ithal biyogıdalar ciddi denetim altında tutuluyor.
Hindistan:
Geleneksel tarım ve dini inançlar nedeniyle yapay gıdalara karşı temkinli. Kırsal üreticileri destekleyen hükümet, dış baskılara rağmen genetiği değiştirilmiş ürünlere sınırlamalar getirmeye devam ediyor.
Arjantin:
Hayvancılıkla geçinen milyonlarca vatandaşın olduğu Arjantin, yapay et politikalarına karşı çıkıyor. Çiftçi sendikaları ve bazı siyasi partiler, bu dayatmaya karşı doğrudan karşı koyuyor.
Meksika:
GDO ve laboratuvar üretimli gıdaları kısıtlayan yasalar çıkardı. Yerli üretimi destekleme politikasıyla, gıda bağımsızlığı için net adımlar atıyor. Küresel baskılara karşı direniş hattını genişletiyor.
Şimdi soralım:
Etin, sütün, meyvenin, sebzenin doğallığını savunmak radikal bir davranış mı oldu?
Laboratuvar ürünlerine itiraz eden herkes neden susturulmak isteniyor?
Soframızda başlayan bu savaş, aslında egemenliğimizin savaşıdır.
Yapay etle bizi kontrol etmek isteyenlere “dur” demenin zamanı geldi.
Çünkü bu mesele sadece bir gıda meselesi değil; bu, insan kalabilme mücadelesidir.